Çocuklu olmakla, çocuk olunmuyor… 23 Nisan hepimize lazım
Çocuktuk yahu işte.
Ben Clementine’i izlerken ısrarlarıma rağmen çizgi filmi izlemeyip çamaşır asmayı tercih eden annemin garip olduğunu düşünüyor, dünyadaki diğer insanları, 23 Nisanlar’da TRT’de gördüğüm elele tutuşmuş çocuklardan çözmeye çalışıyordum. Annem ve babam yurtdışından gelen bir çocuğu bizim evde misafir etsin diye her gece dua, her gündüz ısrar ediyordum. Niye dua gece edilirdi onu da bilmiyorum. Belki de koltuğa oturmak için seçilenlerden olduğumdan, bir büyüğü yerinden etmek bana saçma gelmemişti. Evet bugün pek çok ülkenin ‘çocuk bayramı’ olduğunu, muhtemelen de bizden daha derin kutlamalar yapıldığını biliyoruz ama çocuktuk işte ‘ilk bizde’ olması havalı bir şeydi.
Niye bozuyorsunuz ki?
Pek çoğumuzun empati kurmaktaki üstün yeteneksizliği pek çok olayla sınanmışken, “Kendini bir çocuğun yerine koy” diye dürtmenin de alemi yok tabii. Ekşisözlük’teki The Fragile adlı kullanıcının yazdığı basit ve net.
“Darbe ve derin devlet hesaplaşmaları günüyle karıştırıldığını düşündüğüm yurdum çocuk bayramı.
Siz Paskalya’da kilisenin cadı avının hesabını sormaya kalkan Hristiyan gördünüz mü?
4 Temmuz’da yerlilere yapılan eziyetleri anan anlatan Amerikalı?
Kalanlar için dertleneceksek; bir şeylerin hesabını soracaksak günler çuvala mı girdi? Bırakın bayramı çocuklara…”
Büyükleri resepsiyon kavgasındayken, ezilen yine, bir kez daha çocuklar oluyor.
Sayısı üç de, beş de olsa “çocuklu olmakla çocuk olunmuyor”; net!
* Bu yazı 19 nisan 2016 tarihinde Nilay Örnek’in Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde yayımlanmıştır.