Gezi sonrasında ben; ‘şaşkın’ emoji…
Sonu ayrılıkla biten ilişkiler misali, kötü ya da şüpheyle anmaya gerek yok. Birileri aksini söylese de, çoğumuz çocukça saf hislerle, istemediğimiz şeylerin karşısında duran düşlerimizle, başkaları sandığımız bizden insanlarla ortaklaşa bir şey yaşadık. Gezi’nin yıldönümü kutlu olsun
“Bugüne kadar hiçbir Acun Ilıcalı yarışmasını izlemedim” dersem, bunun ‘klişe’ sıyrılma çabalarından biri olduğunu düşünmeyin. Çünkü destekliyorum, Survivor’a ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Ben de ‘O Ses Türkiye’yi izlemeyi çok istedim. Ama tam havaya gireceğim, üst üste üç yarışmacı ‘rol modeli’, ‘biricik, en büyük star’ olarak Ebru Gündeş’i seçiyor. Hani başkası ‘dönmemiş’ olsa ‘tek çaresi o’ deyip anlayacağım. O da değil. Olmadı; Reza Zarrab gibi bir gerçek varken onu da izleyemedim.
Tecavüzcüsüyle evlendirilen küçücük kızların bu ülkeye bu kadar normal gelmesinin bir nedeni olmalı.
Daha küçük ölçekte; canımıza okuyanlarla halay çekmeye bayılıyoruz çünkü!
SURVIVOR’DAN AL ÖĞRETİYİ
Neyse. O stil yarışmalarından birinde baya seksi halde, koca, rujlu dudaklarıyla 6 yaşında gibi konuşan bir kız gördüm. “O Bahar” dediler, “Survivor Nihal’in kardeşi”…
Nihal önce aynı stil yarışmasındaymış, sonra Survivorcı olmuş. Asıl ilgimi çeken, bana anlatılan Nihal’in konuşma şekli. Nihal, Ada’da cep telefonunu özlemiş herhal, konuşmalarının sonuna ‘emoji’ koyuyor. Hani şu cep telefonlarında, hissimizi yazarak tam belli edemiyorsak diye eklediğimiz, dil çıkaran, gülen, ağlayan sarı kafalar.
Nihal yarışma kaybediyor: “Şimdi ben üzgün emoji”. Bir sürpriz yapıyorlar: “Şimdi ben şaşkın emoji”
Samimiyetle; ba-yıl-dım! Bu hayatı hiç o kadar yüksek kafada yaşayamadım.
TİTREDİM, KENDİME GELDİM
Benim için Gezi’nin yıldönümü olan 31 Mayıs geldi ve ben ‘şaşkın, umutsuz’ emojiler bütünüyüm.
#gezi3yaşında ve #unutmadık ( http://wp.me/p79ANb-nh ) etiketlerine “Unutmadık diye diye ne hale geldik, her yüze güleni biz dost bildik” nidasıyla göz deviriyorum. Biri şöyle bir diyalog yazmış “Gezi amacına ulaştı mı? / Evet / Yeni bir Gezi olsa gider misin? / Hayır!”
Bu o kadar acıklı ki.
Bende ‘üzgün ya da gururlu emojiler yaratan’ kayıpların, ‘şaşkın emojiler yaratan’ ihanetlerin sonucunda ben de aynı yanıtı verir miydim diye düşünüyorum. Ama kendime geliyorum!
Sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen, sevilmemiş, hakkıyla sevişmemiş, sevişmeyi de ‘tü kaka’ göstermiş, cehaleti körükleyerek bir yere gelmiş, farklılıkları ayrılıklar haline getirmiş, muhafazakarlığı yücelten, konuşmak yerine bağırmayı tercih eden, yalan söyleyen, tahammül edemeyen, kendince ahlak anlayışı yontan, tek başına olamayan, korkak ve kötü insanların hakkımda siyasal ve sosyal kararlar vermesinden hoşlanmıyorum. (Kızgın ve kararlı emoji!)
DEVRİM BİR GÜNDE OLMADI
Kurduğu efsanevi müze BAKSI hakkında konuştuğum Prof. Dr. Hüsamettin Koçan şöyle diyordu ( http://wp.me/p79ANb-9W ): “Gençliğimizde hayata doğrudan müdahale etmek, insanları hemen değiştirmek istiyorduk. Acelemiz vardı. Devrim yapmak ve bir günde sonuç almak istiyorduk. Oysa insanın kendine ait bir dünyası var ve çok değerli. O değerler dünyasına birden müdahale edip hemen sonuç beklemek büyük hata. Biz burada insanların kendi ürettiği değerlerle samimi ilişki kurmasını, içselleştirmesini ve gelecek umudu olmasını istiyoruz.” (Bilge emoji.)
Hiçbir devrim bir günde olmadı.
KUTLU OLSUN
Çok sevdiğim Fernando Pessoa şöyle yazmış: “Hepimizin iki yaşamı var; Sahici olanı: Çocukluğumuzda düşlediğimiz yaşam… Sahte olanı: Başkalarıyla ortaklaşa yaşadığımız”
Bugün bize aksi söylense de, hayal kırıklıklarımız çok da olsa, pek çok arkadaşımızı, işlerimizi kaybetsek de unutmamamız gereken şu:
Biz çocukça saf hislerle, istemediğimiz şeylerin karşısında duran düşlerimizle, başkaları sandığımız ‘bizden’ insanlarla ortaklaşa bir şey yaşadık”.
Sonu ayrılıkla biten ilişkiler misali kötü ya da şüpheyle anmaya gerek yok.
Gezi’nin yıldönümü kutlu olsun.
* Bu yazı 31 Mayıs 2016 tarihinde Nilay Örnek’in Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde yayınlanmıştır.