
‘Ben Şerafettin. Sevişelim mi?’
İnsan değil; kedi ama muhabbete böyle giriyor… Dile kolay; ‘Kötü Kedi Şerafettin’ 20 yıldır okuyucularının hayatında ve onu bir şekilde filme çekmek, ete kemiğe büründürmek çok bıçak sırtı bir iş. Ama net söylüyorum; o kadar iyi başarılmış, o kadar dünya standartında bir iş çıkarılmış ki, bir okuyucu olarak filmden mutlu çıktığıma mutlu oldum. Hatta bir dönemin Kemik Dergisi’ni çok severdim, filmde onu çizmişler diye bile mutlu oldum.
ANİMA İSTANBUL İYİ İŞİ ÇIKARMIŞ
Tabii ki Bülent Üstün’ü ve onunla senaryoyu yazan Levent Kazak’ı, yönetmenleri, seslendirme yapan ünlü sanatçıları kutlamak lazım ama Anima İstanbul’a 10 numara yıldız yağmuru. Nasıl bir çizimdir, boyutlamadır, renklendirmedir ki o çevrede oturan pek çok komş, birbirimizi “Benim evi gördün mü? Bizim bakkal, kasap…” derken bulduk. Cihangir sakini üstat çizerlerden Mehmet Çağçağ, çıkışta “Bir ara kendimi camda göreceğim falan sandım” diyordu… Taksim Meydanı, Cihangir, Kazancı-Mebusan Yokuşu, Fındıklı o kadar gerçekçiydi.
Kedi kötü; içkisi, küfrü var ve tabii pek çok kötü gibi maalesef çekici ve sıkmama garantili!
Bu yazı 6 Şubat 2016 günü Nilay Örnek’in Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde yayımlanmıştır.