Yol yeşilken dönmek gerek
Eduardo Galeano çok güzel anlatır…
“Tanrılardan yardım istedik… Şeytanlardan, gökyüzündeki yıldızlardan…
Salyangozlardan kimse yardım istemedi.
Ama salyangozlar sayesinde, Ucayali Nehri’nin kafası her bozulduğunda, kabaran suları toprağı istila edip ne bulurlarsa ezip geçerken, Shipibos yerlileri boğulup ölmüyor.
Salyangozlar haber veriyor.
Her felaketten önce yumurtalarını ağaç gövdelerine yapıştırıyorlar; yükselen suyun yetişebileceği seviyenin daha yukarısına… Hesaplarında da asla şaşmıyorlar”
Belki bugün sayıları daha az, ortamları daha farklı ama salyangozlar aynı.
İnsanlar ise çok farklı!
KURBAĞA ‘BEN PRENSİM’ DESE…
Biz, ‘köyü olmayanlar’, köyünden kopanlar, doğadan uzaklaşanlar o kadar cahiliz çünkü.
Pek çok hastalığımız, rahatsızlığımız da bundan sanki…
Bugün bir kurbağa gelse “Ben prensim” dese, salyangozlar dile gelip de ‘depremin gün ve saatini verse’ anlayamam herhalde!
Oysa hâlâ doğanın kalbinde yaşayan, bunun değerini bilen doğasına aşık insanlar da var.
Geleceğini doğada gören, derdinin dermanını doğada bulan, onsuz yaşayamayacağımızı bilen bilgeler…
KARADENİZ’İ ÖLDÜRMEYİN
Tıpkı nesillerdir yuvası olan yaylalar uğruna canını vermeye gönüllü, “Karadeniz’e yeşil yol yapılmasın” diyen eli bastonlu Havva Bekar gibi…
Tıpkı, hem Artvin’de, Cerattepe’de, hem de başka illerde Artvin’de maden ocaklarına karşı eylem yapan insanlar gibi…
Toprakların, ırmakların, esen rüzgarın huyunu suyunu da, kıymetini de mühendislerden, müteahhitlerden, validen, kaymakamdan çok, orada yaşayanlar bilir!
***** Bu yazı bugün Türkiye’de her an güncel olabilir!
Temmuz 2015’te Sözcü’de yayımlanmıştı bir kısmı, il ekleyip güncel kılabiliyorsunuz; o durumdayız!