Pimapenli mağaralardan sanat merkezine

Gazete yazıları, İlginç bilgi, Sanat, Türkiye halleri

“Modacı Simay Bülbül ile mimar eşi Serhan Sarıpınar, Kapadokya’da bir sanat ve kültür merkezi kurdu” demek basit olur. Günseli Kato danışmanlığında Fikret Mualla resimlerinden genç sanatçıların eserlerine pek çok yapıtı, Türkiye’den ‘götürülen’ yitik mirası sergiliyor, kadınları iş ve meslek sahibi yapan, tarihi koruyan bir projeyi hayata geçiriyorlar…

Fotoğraflar: SİNAN HAMAMSARILAR

Heyecan verici bir habere denk gelmem, muhteşem deneyim Cappadox için gittiğim Kapadokya’da bir sabah kahvaltısında sanatçı Günseli Kato’yla karşılaşmamla başladı. Köşebaşı bir sanatçıyla karşılaşabildiğiniz festivalde Kato’nun başka bir proje için buraya gelmiş olması ilgimi çekti, anlattıkları daha da fazla ilgi çekiciydi.
Ehil ellerde yapılan bir kültür, sanat, tarih ve turizm projesinden bahsedeceğim sizlere…
Her şey aslında 8-9 yıl kadar önce başlamış. Mimar Serhan Sarıpınar, Uçhisar’da eski bir otel satın almış. Binbir Gece adlı bir otel. Ama mağara pencerelerine pimapen takılan, tuvalet diye kullanılan tarihi alanlara fayans döşenen bir otel. Hatta bölgenin tek diskosu da otel bünyesindeki bir mağaradaymış ve aynalı yanar döner toplar asılıymış içinde.
Otel ruhsatı olmasına rağmen Sarıpınar, burayı ‘temizlemeye’ karar vermiş (bu da ayrı bir hikâye ki onu da ayrı anlatacağım). Otel projesini başka bir dönem ve alana bırakmış, Anıtlar Kurulu’nun izni ve Uçhisar Belediyesi’nin de katkılarıyla eskiden otel olarak kullanılan mağara evlerdeki fayansları, pencereleri söktürmüş. Mağara evler aslına döndürülmüş. Ve şimdi her biri bir sergi salonu.

Kuşbakışı avlunun bir kısmı.
Kuşbakışı avlunun bir kısmı.

DANIŞMAN GÜNSELİ KATO

Serhan Sarıpınar, modacı Simay Bülbül’ün eşi. 5 yıllık ilişkinin ardından 1 yıl önce evlenmişler. Birbirlerini tamamlayan çok tatlı bir çift. Zaten bu proje de bir süre sonra ortak bir çalışmaya dönüşmüş. Sarıpınar bu işin kültür tarafında bu tür işlerin piri, gazeteci Ömer Erbil’den destek alırken, sanat tarafında da bir danışmanla çalışmaya karar veriyor. İşte bu noktada Günseli Kato devreye giriyor.
Kato’nun iki boyutlu, ihtişamlı atlardan oluşan koleksiyonu biliniyor. Adını ‘güzel atlar ülkesi’ deyişinden alan bir coğrafyada, Kapadokya’dayız. Kato, Kapadokya Sanat ve Kültür Merkezi (Kısa adı KSKM de kullanılıyor) için ayrı bir seri yapıyor. Yine ihtişamlı ve görkemliler.
KSKM geçen sonbaharda ismen açılmış ama eserlerin yerleştirilmesi yeni yeni… İşte biz de Cappadox ile aynı dönemdeki bu dönüşüme denk geldik. Ben de, hem bir açıkhava / mağara /peribacası sanat merkezi gezdim; hem de Simay Bülbül, Günseli Kato ve Serhan Sarıpınar ile konuştum. Ayrıca şanslıydık, eserleri avlunun dört bir yanına yayılmış olan, Berlin’de yaşayan sanatçı Hüseyin Arda ile o anda orada eserini yapmakta olan Angelo Loconte’yi de fotoğraflama imkanı bulduk.

Günseli Kato, simge eserlerinden olan atlarından biriyle…
Günseli Kato, simge eserlerinden olan atlarından biriyle…

HANGİ SANATÇILAR VAR…

* Neler olacak KSKM’de?

Simay Bülbül: Burada proje çok. Pek çoğu da uygulamada. Tam açılış Eylül’de. Şimdi bayağı bir kısmını tamamladık. Bu alanlar (mağaraları gösteriyor, biz de sanat eserleriyle bezeli avludan mağaralara giriyor, gezerek konuşuyoruz) birer sergi salonu olacak. Genç Türk sanatçılarımız var. Onur Çankaya, ressam Serdar Akkılıç, ağırlıkla insan ve yüz figürleri üzerine çalışan Ayşe Öztürkmen, Murat Mutlu, Arden Oluk, Seydi Murat Koç gibi isimler…

Sanatçılar için özel kartlar yaptırılmış.
Sanatçılar için özel kartlar yaptırılmış.

KAPADOKYA’DA FİKRET MUALLA…

Serhan Sarıpınar: Eserler burada kalıcı olacak. Hüseyin Arda’nın 12 heykeli, Ayşe Öztürkmen’in 17 seramik eseri ya da Serdar Akkılıç’ın üç tablosu daimi koleksiyonumuzdan… Keza Emmilie Gotmann’ın 13 heykeli. Nezih Başgelen’in özel arşivinden Kapadokya gravürlerini de biz sergileyeceğiz (Hakikaten Kapadokya’yı gravürlerde görmek bir hayli ilginç; gravürlerin kendileri de ayrıca ilginç). Günseli Kato da var, Fikret Mualla da… Fikret Mualla eserleri yıllar önce benim ilk aldığım eserlerden. Şimdiden üç Fikret Mualla tablosunu buraya.

Fikret muallalardan biri
Fikret muallalardan biri
  • Sizin özel çalışmalarınız da olacak diye düşünüyorum Simay Hanım…

Simay B.: Tabii olmaz mı? Burada bir kütüphane kurduk. ilk önce 2 bin kitabı biz sahaflardan tek tek aldık; topladık. Şimdi gönderenler de oluyor. Anadolu’nun sanatsal, kültürel ve tarihi değerlerini ortaya çıkarmak için kurduğumuz kütüphanenin kitap ve dergileri bu kapsamda seçildi. (Bu arada kütüphane rafları da eski güvercinliğin minik oyma alanlarından ya da sabanlardan özel olarak yapılmış). Sergileme alanlarına tek çivi çakılmadı. Tabloları üzerinde sergilediğimiz kütükler bile çok özel, Karadeniz’den eski ev temelleri mesela… Ayrıca yukarıda bir alana dokuma tezgâhları koyduruyoruz. Eski orijinal dokuma tezgâhı bulduk, ancak bir tane! Ondan yaptırıyoruz. 10 tezgâh olacak, 20 kadına ders vereceğiz. Kapadokyalı kadınlarla çalışacağız. Ve buraya özgü bir koleksiyon yapacağım.

Kütüphane eski güvercinlik.
Kütüphane eski güvercinlik.

* Buranın özel bir kumaşı var mı?

Simay B.: Culfa… Culfa tezgâhı hiç yok. Burada yok, üniversitelerle görüşüyorum, bulacağım. Müzelerde örnekleri var kumaşın. Burada eylül ayında acayip bir defile yapacağız. Bir podyum vs. olmayacak, mankenler alanın her yerinden çıkacak. (Peri bacaları, mağaralar ve sanat eserleriyle sarılı dev avluya bakınca insan ihtişamlı bir şey bekliyor doğrusu). Günbatımının izlendiği bir teras olacak. Dersler, seminerler verilecek.Uçhisar Kalkınma ve Dayanışma Derneği ile gerçekleştirilecek ‘Kadın El Sanatları ve Tasarım Proje’si var. Çocuklar için yaptığımız Kapadokya boyama kitabı bitmek üzere.

* Peki burada mı yaşacaksınız artık?

Simay B.: Yok; ilerde mümkün… Ama şimdi değil. Buranın pek çok işini de İstanbul’da çözebiliyoruz. Yine buradaki kadınlarla birlikte onların emeğini kullanarak bir marka yaratacağız. Hediyelik eşyalar, el emeği, pek çok ürün… Büyük şehirlerde de o ürünleri satıyor, tanıtıyor olacağız.

Simay Bülbül Sarıpınar
Simay Bülbül Sarıpınar

* Kadın emeği… BAKSI’da Hüsamettin Koçan’ın yaptığı gibi yani…
Günseli Kato: Ben onları Hüsamettin’le tanıştıracağım. İşte Simay ile Serhan da onlar gibi deli dolu bir çift.

YABANCI SANATÇILARLA…

Serhan S.: Hüseyin Arda ve Angelo Loconte’yi gördünüz. Loconte gibi sanatçılar gelecek. 10 farklı ülkeden, 10 sanatçı Ağustos’ta burada çalışacak; Eylül’de onların buraya özgü eserlerini sergileyeceğiz.

Günseli K.: Bir de ‘kültür’ meselesini biraz açmak lazım. Öylesine bir kelime değil o burada. O apayrı bir misyon ve vizyon.

Hüseyin Arda, sergilenen 12 eserinden biriyle...
Hüseyin Arda, sergilenen 12 eserinden biriyle…

Serhan S.: Ömer Erbil’in TRT ile başladığı Yitik Miras adlı bir projesi vardı. Sonra TRT sahip çıkmadı. Ben de o projenin sponsoru olmaya karar verdim, daha küçük olsun ama olsun. Çalınıp götürülen eserlerimizle ilgili 12 bölüm bölüm yaptık. Çalınan denizatı broşu, Zeus heykelinin yarısı, Bergama sunağı gibi götürülmüş ve her biri alanen sergilenen eserler. Belgeseller ses getirdi. Devletin eli de güçlendi, Ertuğrul Günay döneminden başlayarak bazı eserler geri alındı. Sonra Ömer Abi de “Boş ver oteli, Yitik Miras projesini bu şekilde devam ettirelim” dedi. Yurtdışına götürülen eserleri yatırımcı olarak satın alma geri getirme misyonu da üstlendik. Mesela şurada gördüğünüz toplar… Osmanlı döneminden, Malta’dan 16. yüzyıldan.. Oradan getirememişiz. Biz getirdik.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA
Yitik Miras projesi kapsamında getirilen toplardan biri…

* Kaç eser var şimdi…
Serhan S.: Sanırım 47, daha da fazla olabilir… Ama bunlar güncel sanat eseri. 50’ye yakın da ‘yitik miras var’.

* Peki nasıl koruyorsunuz?

Serhan S.: Ya sormayın daha yeni getirdik alana. Baya bir prosedür. 8 kamyon, güvenlik, jandarma… Kendi güvenlik sistemimizi oluşturduk, güvenlik ekibi, gece görüşlü kameralar…

* Bir de hepsinin belgesi, kaydı var herhalde…

Simay B.: Olmaz mı? Biz de her şey kayıtlı, belgeli, aksi imkansız. İlk zamanlarda buraya İstanbul’dan eser getirirken acayip zorlandık, her seferinde aramalar, açıklamalar. Hatta ben bir araçta Çukurcuma’dan aldığım eski ama antika falan olmayan bir musluk başı unutmuşum, yazık şoför karakolluk oldu.

Serhan S.: Biz özellikle karşılıklı tezatı yakalamaya çalışıyoruz… Bir tarafta 1200 yıllık sütunlar, peri bacaları, diğer yanda, karşısında Angelo’nun yaptığı bir modern heykel. Eski-yeni, doğal-modern…

Kapadokya Sanat ve Kültür Merkezi şimdiden açık; Uçhisar’da… Ücretsiz keyifle gezebiliyorsunuz.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

 

  • Nilay Örnek’in bu yazı/söyleşisi 20 mayıs 2016 tarihinde Sözcü Gazetesi’nde yayımlanmıştır.