Peki nasıl -biraz daha- iyi olacağız? İşte ‘bizim’ formüllerimiz
Ben sadece hayatta kalmak değil yaşamak da istiyorum.
Herkes memleketi kurtarıyor ama bireysel olarak psikolojilerimizi düşünen varsa da göremiyorum. Hele bir ‘cephede’, sanki kimsenin iyileşme hevesi yok, herkes birbirinin yarasına işemek derdinde! Gözümüz önündeki çözümler bile umursanmıyor, kendimizi çaresiz hissediyoruz.
Madem kimse umursamıyor, biz, birbirimize nasıl iyi geliriz? “Daha iyi olan” demeyeceğim “İdare eden” nasıl idare edebiliyor?
Facebook’tan, Instagram’dan, Twitter’dan insanlara sordum:
“İyi olmak, ayağa kalkmak, devam etmek, yaralarınızı sarmak için neler yapıyorsunuz? Siz de ‘Yaptığımız hiçbir şeyin anlamı yok’ hissinde misiniz? Değilseniz nasıl?”
Kimi yakın arkadaşlarım, kimi hiç tanımadıklarım, herkes o kadar tatlı, o kadar içten, iyi olmak ya da yardım etmek ister yanıtlar verdiler ki… Kimi de baya etkileyici, ikna edici…. Ve bir nevi ruh hallerimizin göstergesi…
Üşenmedim, 4 saat sürdü ama derledim….
Hiç “Hepimiz kardeşiz, bu kavga ne diye” insanı değilim; gerçekçiyim, ama ihtiyaçtan sanırım söyleyeyim,
“Sarılmak acıya sınır çekermiş” Sarılalım.
* Nilay Örnek: İyi iş yapan, emekçi olan, şu dönemde hâlâ doğruyu yapmak isteyen insanları gör, göster, sev, destekle, paylaş; inan iyi geliyor! Biri sana da bunu yaparsa, daha da iyi… Ben neler yaptım, yapıyorum, biraz uzun onun için burada… http://wp.me/p79ANb-O3
* Hatice Gökçe: Uzun zamandır yapmak istediğim ama yapmayı hep ertelediğim bir projemi yapmak üzere harekete geçtim. Hem bir toz aldım, hem de içimde yer açtım. Arada gözlerim doluyor acıdan. Bırakıyorum ki iyice temizlensin içim. Yoksa çatlayacağım!
* Renan Özyerli: Yadsımak iyi gelmiyor artık; konuşmak, tartışmak rahatlatıyor…
* Onur Yar: Eminim herkes kendine iyi geleni öneriyordur, hem de tüm iyi niyetiyle. Ancak ben kendi yolculuğumda gördüm ki; bize acı veren düşünceleri sistemli bir şekilde zihnimizden silmeden gerçek anlamda huzurla buluşmak ve huzurlu geçirdiğimiz anları çoğaltmak pek mümkün değil. Bu yoga mı olur, meditasyon mu olur ya da başka bir yöntem mi, onu insan kendi seçmeli. Ama içinde bulunduğumuz durum ve şartlar oldukça zorlayıcı, yakın zamanda kolaylaşacak gibi de görünmüyor. O yüzden iyi gelen, özellikle de kalıcı bir yol bulmak artık herkes için mecburi. Ben Byron Katie’nin The Work çalışmasını yapıyorum uzun bir süredir. Nasıl güçlü ve etkili bir çalışma olduğunu kelimelere dökmek zor. Ama gerçek huzur neymiş ve ne de kolaymış bunu gördüm. Byron Katie’nin bir kitabı var Olanı Sevmek, Youtube’da çalışma videoları var, web sitesinde Türkçe bölüm var, İst’da çalışma yapılan yer de var. Eğer böyle bi yol izlemek istersen, aklında bulunsun. Ama dediğim gibi önemli olan anlık, günlük iyileşmeler yerine sorunu kökten halledecek bi yol bulmak. Çünkü anlık çözümler grip hapı gibi sadece bi sonraki fırtınaya kadar bizi korur.
* Defne Koryürek: Meditasyon ve satranç (bu son polemik öncesi başladım vallahi…
* Ayşegül Savur Özgen: Yoga… Herkese tavsiye ederim.
* Eyüp Tatlıpınar: Sevdiklerinle görüşmek, benzer düşünceleri taşıyanlara destek olmak ve almak, aklına takılanları konuşmak, senaryolar üretmek:)
* Tuğba Aktaş: Mutlu günlerime dönüp onları düşünüyorum kitap okuyorum haber dinlemiyorum ama yetmiyor… Çünkü korkuyorum sokağa çıkmaya bile; Walking Deads dizi seti oldu ülke!
* Necla Zarakol: Ben şöyle yapıyorum Nilaycım; 46 yıllık iş yaşamımda tanıma fırsatı bulduğum, bir şeyler öğrendiğim, davranışı ya da söyledikleriyle beni etkilemiş, sevgimi saygımı haketmiş iyi insanları yazmaya başladım. Bunları bir blog ya da kitap yapmayı istiyorum, bugünkü gençler hayatta sadece açgözlü, bencil, yasa tanımaz, çıkarı için başkalarının inançlarından yararlanan, dini istismar edenlerden ibaret insanlar olduğunu düşünmesinler.
* Yıldıray Lise: Dostlara sarılmak dışında resimli kitaplarıma dalıp gidiyorum.
* Vivet Kanetti Uluç: Öncelikle tv tartışmalarını izlemiyorsun.
* Berna Özdemir: Karl Polanyi’nin ‘Great Transformation’da yazdıklarını kendime hatırlatıp bunun bir dönüşüm dönemi olduğunu, sonunda ‘insan’ın galip geleceğini kendime hatırlatmaya çalışıyorum. Bir de sanki hiçbir şey yokmuş gibi haftada 3 gün bir dersliğe girip Almanca öğreniyorum. “Das ist ein buch” gibi ilkokul seviyesi cümleler kuruyorum, Almanca çocuk şarkıları dinliyorum falan. İyi geliyor.
* Neslihan Aydemir: Ben ‘mış’ gibi yapıyorum, herhangi bir şey kaygımı yok etmiyor.
* Zümre Yıldırım: Ben TV8’de O Ses Türkiye seyredeyim, Gökhan’a filan gülerim dedim. Terör saldırısı nedeniyle ilk önce müziği kestiklerini unutmuşum. Onun yerine Labirent diye bir film vardı, cahilliğime ver daha önce izlememiştim. Neymiş acaba derken kendimi bol öldürmeli, intihar bombacılı, teröristli bir filmde buldum. Replikler o kadar bugünü anlatır gibiydi ki değiştiremedim de meraktan. Sen müziği kes ama bu filmi yayınla ona şaşırırken sonuç; daha da dibe battım sanırım :(
* Çiğdem Toparlak: Sivil toplum kuruluşuna girip insanlara yardım etmek (on process)
* Özlem Ünsal: Eski aile albümlerine bakmaca, aile ortamı (yemekler, sohbetler vs), durmaksızın film izlemek (mod değiştiriyor), bol görselli sanat kitaplarına bakmaca -muhtesem eserler görmek hala heyecan sebebi- sıcak çikolata içmek, spor… Sevdiklerime sarılmaca…
* Serdar Paktin: Tam ortasındayım Nilay. Sabah kalkıyorum, “Ya o kadar uğraşıyorum da ne olacak? Benim etim ne budum ne ki? Ne yaptığımı zannediyorum?” diye kendime soruyorum. Bokuyla kavga eden çocuk gibi… Sadece üstün başın kirleniyor. Sonra gün başlıyor, “Hayır!” diyorum, “Mücadele edeceksin! Ne olursa olsun, yaptığın ne kadar küçük, anlamsız, etkisiz olursa olsun pes etmeyeceksin!” sonra akşam oluyor, yatıyorum. Sonraki sabah yine aynı şey… Albert Camus, diyor ki, ben “Sisifos’u mutlu hayal ediyorum” her gün o beyhude mücadelesini veriyor, yarın sabah yine en baştan başlayacağını bile bile… Çünkü Sisifos, bu anlamsızlığın içinde, aradığı anlamı mücadelesinde buluyor ve her sabah yine bir ümitle kalkıyor yatağından. Sonra yeniden… Yani, bilmiyorum, ümitsizliğin eşiğindeyim hep, ama sonra yeniden tutunacak bir şey buluyorum. Ve bir daha.”
* Derya Akbıyık Yavaş: Can’a daha çok sarılıyorum ve kokluyorum. Onunla daha fazla oyun oynuyorum. Basit şeylerden acayip derecede mutlu oluşunu, saflığını izliyorum. Bana çok iyi geliyor. Hatta bir arkadaşım da iş çıkışı uğradı, “Beni tek mutlu edebilen insanla oyun oynamak için geldim” diyerek.
* Billur Tezol: Her zaman yaptıklarımı yapmaya devam ediyorum, düzeni bozmamak iyi geliyor; bir de bol seramik.
* Gülay Gürel: Seyahate çıkma planı yapmak iyi geliyor.
BENİM TATLI ÖRGÜCÜLERİM!
* Özlem Akalan: Kitap, örgü… Tüm yastıklarıma kazak, kanepelerime battaniye ördüm. Atkı ve şapkalar bonus. Bi de çarşambaya randevu aldım psikiyatra gidip haplanıcam!
* Yeşim Kutlu Erkut: Ben bu aralar sevdiklerime yün çorap örüyorum, üşümesinler ve benden onlara el emeği bir şey kalsın diye. Klasik müzik iyi geliyor. Biraz fazla realist gelebilir ama ben kötülüklerin varlığını kabullendim, düzeleceğine dair umudum yok, fakat enterasan bir şekilde bu bana iyi geldi. Kendimi kandırmıyorum böylece. Elimden geldiği kadar etrafımdaki insanların hayatlarına dokunup iyi şeyler yapmaya çalışıyorum. Herkesin travmalarla baş ediş şekli farklı bu da benim ki..
* Burcu Arman: Örgüye başladım. Sanırım cihanda atkı örecek kimse kalmayana dek örerim. ‘Yoga’ya başladım; “Yok pozisyon adı, yok bilmem ne” hırsım yok. ne derlerse yapıyorum. Susuyorum. Susabiliyorum, dinleyebiliyorum iyi geliyor.
* Sahiha Yavuz: Doğa belgeselleri. Arkadaşlar. Müzik. Dans.
* Deniz Deninciler: Müzik!
* Tuncer Çetinkaya: Küfrediyorum! Ciddiyim sadece küfrediyorum ve malum tiplerden olabildiğince uzak duruyorum!
* Burak Kan (Guru Kafa): Belgesel beni iyi eder.
* Sinem Karakasoğlu: Çok zorlanıyorum ama mümkün olduğunca çok kedimle vakit geçiriyorum
* Seren Dural: Dolce Far Niente (İtalyanca “Tembellik tatlıdır”)
* Ceren Özelgin: ccccern Everest filmini izledim, gerçek hikâyeden uyarlama. Ne zor zirvelerle uğraşmış insanoğlu ve belki de yardım ederken ölmüş. Ama işte o yardım edenler anılıyor, filmleri yapılıyor. Arkasını dönüp gidenler ise unutuluyor. Biz yardım edenlerden olalım birbirimize…
* Gülbanu Eren, (Saglikli_ekmek_hareketi): Biraz müzik, biraz kahve, biraz şarap, biraz gezi programları, biraz uyku ve bol bol sarılmak evdekilere.
* Filiz Kuşak: “Üzülme” der ve devam eder Mevlana. Bir tarafta korku, bir tarafta ümidin varsa iki kanatlı olursun. Tek kanatla uçulmaz zaten. Ve yoga yapıyorum.
* Elchiyn: Ama ne güzel yanıtlar gelmiş okuyunca az da olsa bi kıpırdadı içim… Daha çok yas tutmak istiyorum galiba… Acıyı hissetmek sessizce durmak ve susmak 😔😔😔
KİTAPÇILAR, MÜZİKÇİ, FİLMCİLER…
* Tuba Şatana: (istanbulfood) Zorla kendimi sokağa atıyorum, yürüyorum, o anı yaşamaya çalışıyorum, hele de soğuksa bana çok iyi geliyor! Bir de oğlanla oyun oynuyorum her zamanki gibi! Mangalarımı, çizgi romalarımı ve yemek kitaplarımı tekrar tekrar okuyorum, masal niyetine uyku öncesi, yani uyuyabiliyorum en azından.
Esin Sungu: Thoreau okuyorum. Yalnız kalmaya ve doğaya bakmaya çalışıyorum. Arada göz yaşı döküyorum iyi geliyor gibi…
* Instamelto: Müzik dinliyorum. Yazıyorum. Bi şeyler pişiriyorum. Umut veren insanlara haberlere daha çok dikkat kesiliyorum. Hayal kuruyorum. Meditasyon yapıyorum. Güzel filmler diziler izliyorum.
* Damla Aybar: TED konuşmalarını izliyorum. OT, KAFA okuyorum bi de.
* Arzu Eti: Çeviri yapıp daha çok çalışmak, okumak, Zeki Müren dinlemek..
* Caner Onal: (ritmik uyuz) Şiir okumak, şiir yazmak film izlemek (la la land tavsiye), müzik dinlemek (Adamlar tavsiye).
ÇOCUKLAR İYİ GELİR
* Kevser Hanım (Mutfak Deneyleri): Küçük bir çocuğun elini tuttum bugün, birlikte yavaş yavaş yürüdük, ilginç sorular sordu. Mesela “Cadde cafe nasıl okunur?” dedi “Cadde cafe mi, kadde kafe mi?” Okula bu yıl başladı çünkü; yeniden umutlandım :))
* Gülsün Berber: Önce gözlerimi kapatıp sessiz kalıp bir süre iç sesimle acı çeken herkes icin dua ediyorum.. Sonra yalnız başıma Şirinler’i izliyorum😬 Nedense beni huzura kavuşturuyor… Hem de her izlediğimde. Huyu suyu birbirinden farklı minik mavilerin uyumu..
* Sercan Ayhan Kesikoğlu: Bir yerlerde hâlâ iyi insanların olduğuna inanmaya devam etmek iyi geliyor..
* Işıl Er Sevinç: Kızımla daha çok vakit geçiriyorum, dünyayı unutabildiğim başka bir yer yok…
* Sabah Yalçın: Yapmak isteyip yapamadıklarımı yapıyorum, başlamak istediğim seramik kursuna yazıldım, bir de Yaz’a daha çok sarılıyorum 🙏
* Derya Durmaz Kirazcı: Oğlumla eğlenceli vakit geçirmeye çalışıyorum. O bana iyi geliyor. Benim yaşama sevincimi öldürüyorlar ama hiçbir şeyden haberi olmayan çocuğumun, annesini mutsuz görmesine sebep olamayacaklar.
* Özgür Öztürk: Varsa evladınıza sarılın! Yoksa sevdiğinize!!!
NAZIM HİKMET ORATORYOSU
* Ulaş Gürşat: Fazıl Say, Genco Erkal’lı Nazım Hikmet oratoryosunu açıyorum
* Tuğçe Ebesek Büyükuğurlu (Evdeoyunvar): Ben, bir noktada içimde bir yer buldum. Nasıl oraya geldim bilmiyorum ama “Karanlığı karanlıkla yenemezsin, bunu sadece ışık yapabilir” lafı var ya; sanki biraz onun ışığı. Acı var, çok acı var, ama hem acıyı görüp, hissedip hem de onunla yürümeye devam etmek mümkün. Beni karanlığa, umutsuzluğa, öfkeye çeken sözlere değil; aydınlığa, umuda, sevgiye çeken şeylere tutunmaya karar verdim. Her gün, kalkıp, ışık olarak yürümenin, karanlıkta ağlamaktan daha çok görevim olduğuna inandım. Kalkıp küçük küçük ışıklar olarak dik durup yürümezsek, karanlığı bitirecek dev bir ışığı beklemek anlamsız sanki. Evet acılar var, kötülük var ama iyiler de var, sevgi de var, ve hiç az değiliz. Sadece kötülük kadar gür çıkmıyor sesi iyiliğin. Ama ben içimde hissettiğim acıyı da yanıma katıp, iyilik adına yolu aydınlatabildiğim kadar aydınlatmak için yürümek zorundayım. Buna inandım.
MEDYA DETOKSU
* Seyyie: Kur’an okuyorum, İncil okuyorum, roman okuyorum, tarih okuyorum. başımıza gelen her seyin aslında her coğrafyada, her insanda, tarihin akışında (belki farklı sekillerde ama özünde aynı) yer aldığını fark edip daha kolay nefes alabiliyorum.
* İrem Meri: Telefondan twitter’ı sildim, İnanılmaz rahatlatıcı. Tavsiye ederim. İyi fikir☺️sanat, bilim, komedi, hasretini çektiğimiz ne varsa sadece o tarz hesapları takip edip minik mutluluklar yaratıcaz.
* Serhat Tekin: Sosyal medyadan el ayak çekiyorum. Sevdigim seyleri yapmaya daha çok zaman ayırıyorum.
* Ahmet Arıkan: Medyadan uzak duruyorum.
* Füsun Vatan: Bu iletiniz ve yapılan yorumlar bana çok iyi geldi mesela.. Belki bunu bilmek de size iyi gelir birazcık. Hatta şu ana kadar en iyi geleni! Güzel insanların yorumları, hüzün içerse de iyi geliyor bana. Yani dünya üzerinde iyi insanların, güzel yüreklerin olduğunu hissedebilmek nefes alabilmek için elzem. O yüzden iyi insanları takip etmeye onların yorumlarını okumaya çalışıyorum. Yürüyorum bolca. Doğada olmasa da. Aslında nerde olursa. Havanın yüzüme çarpması, derin nefes almak yaşadığımı ve yolculuğumun bitmediğini hatırlatıyor sanki. Şu an o fırsatım yok, ama birkaç günlüğüne İstanbul dışı sessiz sakin bir yere kaçmak, daha çok doğanın daha az insanın olduğu bir yerlere gitmek biraz daha toparlanmamı sağlayabilirdi sanki. Bir de yapmam gerekenleri düşünüyorum bolca. Daha iyi bir dünyada yaşamak istiyorsam benim o eleştirdiğim insanlar gibi nefret sarmalına girmemem gerektiğini, bizi ancak sevginin kurtarabileceğini, belki bir kişiye bile biraz sevgi aşılayabilmenin aydınlık için bir fark yaratacağını, dolayısıyla görmek istediğim ışığı ve sevgiyi önce kendi içimde yaratmam gerektiğini hatırlatarak motive ediyorum kendimi.
* Pınar Işık (pinartnm): Ben hepimize güveniyorum. Etrafımdaki tüm insanlara hep her şeyin güzel olacağı mesajını vermekle geçiyorzamanım. Sabır, iyilik, güven. Sonrası şükrederek güzel günleri bekleyeceğiz ve bizlere gelecek. Sizi sevgiyle kucaklıyorum. Belki günün birinde de zaferimize kadeh kaldırırız. Sizler lütfen ışığınızı, hayallerinizi yitirmeyin. Bizlere ışık tutun. Enerjimizi biricik bir cümleyle yerine getirin. Sizin ne kadar takipçiniz var; etkileme şansınız var. Mutluluk oyunu oynayacağız ve dimdik ayakta kalacağız. İçinde renk olmayanlar gök kuşağını göremez. Işığımız iyilik olsun.
* Salih Ongun: (ozmakina) Kedilerim ve fotoğraf makinem bana çok iyi geliyor.Kediler inanın ilaç gibi onların bazen masumiyeti bazen zıpırlıkları hatta tripleri bazen tuhaf halleri çok hoş kesinlikte tavsiyem bir hayvan dostunuz olsun.
* Bahçeperim: İyileşmek için yeni bir şeyler öğrenmeye çalışmak, ara ara kısa mesafelere gitmek ve beni yakalayan bir detay varsa araştırmak, fotoğraflamak eğer duygu da yakalamışsam hikâye yazmak iyi geliyor. Derlenip güleceğim insanlarla tabi ki yan yana durmak…
* Aten Hanım: Bayan-art: Önce gecmisimin beni yaraladığını keşfettim. Kurtulmak icin kendimle yolculuğa çıktım. Kendimi keşfedip her durakta bir sır bir kotu anı bırakarak yoluma devam ettim.heybemi hafifletiyor yüklerimden kurtuluyorum. Farklı olduğumu anladım bu sürede.. Farkım yaşadıklarıma rağmen ayakta durabilmem ve ciddi güç sahibi olmamdı. Bitti mi yolculuk tabii ki hayır ağır travmalardan kolay kurtulunamıyor maalesef. Hala yolumdayım ve hala kendimi keşifteyim. Yavaş yavaş keşfettikçe yeni özelliklerimle karşılaşıyorum. İyileri seçip kötü huylarımı değiştirmeye calışıyorum. Artık çiziyorum …. Artık satır satır bastırmak için planladığım kitabımı yazıyorum. Artık düşünüyorum. Sürü psikolojisine katılmıyorum. Artık çok para harcayıp ihtiyaç dışında gereksiz seyler almıyorum. Geri dönüşüm için ayırdıklarımın dışında evdeki fazlalıkları atıyorum. Çantamda kedi maması taşıyorum sokaktakiler icin. Tv izlemiyorum. İnsanları umursamazlıkla affediyorum. Bir yaşam tarzı buldum kendime.. Az konuşuyorum, çok okuyorum. Baya yol kat ettim.. İyileşiyorum.
- İllustrasyonlar, çok sevdiğim Erhan Cihangiroğlu’nun (Ana görsel, İstanbul Koynumda Bir Kuş) adlı sanatçının eserleridir.
- 2 Ocak’ı 3 Ocağa bağlayan gece, İstanbul Reiana saldırısının ardından…
- İlgili yazılardan bazıları
- Kaybolan canlarınızdan müessesemiz sorumlu değildir! http://wp.me/p79ANb-6v
- Kalkmaya çalıştığı anda yumruk yiyen boksörleriz http://wp.me/p79ANb-x4
- Anne üzgünüm ama... http://wp.me/p79ANb-3Y