‘Süslümanlar’ yazısına ‘tokat gibi’ yanıtlar!
Bazen dolu bulutun yağması, gözyaşının akması, bir yaranın kanaması ya da bir şeyin adının konması iyidir… Konulan ad çok sevimli olmasa da! ‘Kim bu Süslümanlar’ yazısının ardından kelimeyi sevmeyen çoktu ama ifade ettiği şeyin varlığını inkar eden ‘pek’ yoktu… ‘Kadınlara zenginliklerini göstermek için alkolsüz şampanya patlatan erkekleri de yaz’ diyenlerden ‘tokat gibi cevap’ verdiklerini düşünenlere bir yazının artçıları…
BU MESAJLARIN BİR ANLAMI OLMALI…
2013 Mayıs’ı… ‘Kim bu Süslümanlar sorusu ile başladı her şey’ başlıklı yazımın ardından bir hayli mesaj aldım. Almanya ve Hollanda gibi ülkelerden, Türkiye’de pek çok büyük şehirden… Hepsi de “Ben de başörtülü bir genç kadınım” gibi cümlelerle başlayan ve bana kızsa da “Haklı olduğunuz çok yön var” diyen, kendi hayatını, ‘çektiklerini’ anlatan, tepkisini çok güzel, çok doğru ifade eden… (‘Süslüman Hanım’ adlı şiiri gönderen beyefendiye de buradan teşekkür ediyorum.)
TOKAT GİBİ YANIT!
Olumlu mesajlar bu yana sosyal medya üzerinden “Ondan tokat gibi yanıt, bundan tokat gibi yanıt, şundan tokat gibi yanıt” şeklinde bazı yazılar gönderildi. (Sanırım ‘tokat gibi yanıt’ kalıbını seviyorlar!)
“Açıkçası mini etek giyerek vücutlarıyla erkekleri etkilemeye çalışan kadınları yazmazsınız tabii.” türü cümlelerle dolu İkra Dergisi’nin yazısını es geçmek kolay oldu. Ahmet Hakan’ı, benim yazımı okumadan okuyanlar, önce ‘Başörtülü kadın süslenemez’ dediğimi sanarak bana söylenip sonra özür dilediler (internet linci böyle çıkıyor; yorum üzerinden yorum yapmadan kaynak okuması tavsiye edilir).
Ruşen Çakır’ın “Nereden çıktı bu süslüman lafı?” diye Twitter’da sorup ertesi günkü yazısında ‘Zaten çoktan varmış bu’ diye durumu ‘yamıslaması’ ilginçti; ama enteresan bir noktaya değiniyordu… ‘Süslümanlar’ kelimesinin ‘paranın kaynağı’ erkekleri göz ardı edip bir tür ayrımcılığa yol açtığına dair tespitinin üzerinde durulmalıydı…
ERKEKLERİ DE YAZ! CÜLUSMANLAR
Bana da mesajlarında “Asıl bu dünyanın erkeklerini yazmalısın; cülusmanlar nasıl başlık?” diyenler; “Nurjuvazi” adlı kitabı önerenler; “Ben de buradayım” demek adına alkolsüz şampanya patlatan ‘süslüman erkek’lerin hikâyelerini anlatanlar çoktu…
‘Süslüman’ kelimesi birkaç yıl önce ilk telaffuz edildiğinde belki sadece ‘cipe binen zengin türbanlı kız’ı ifade ediyor olabilir. Ancak bugün çok daha fazla şeyi içinde saklıyor. İçinde ‘Müslüman’ gibi hassas bir kelimeyi barındırması gibi bir handikaba rağmen ‘Beyaz Türk’ ya da ‘Mahalle Baskısı’ gibi; önemli…
Her dönemin yükselenleri var; adları ister ‘ikoncan’, ister ‘papatyalar’, ister ‘süslümanlar’ olsun; benzer bir şeyi, bir tür abartı ve görgüsüzlüğü bir taraftan da yükselen değerleri ifade ediyorlar.
Bazen dolu bulutun boşalması, karanlığın açığa çıkması, gözyaşının akması, yaranın kanatılması ya da bir şeyin ‘adının konması’ iyidir.
Konulan ad çok sevimli olmasa da…
MODA SADECE MODA DEĞİLDİR
“Bir Süslüman’ın çığlığı” başlığıyla bana yazan genç hanımlardan biri “Ben de bahsettiğiniz fotoğrafların çoğuna bakarken Süreyya Yalçın’ın farklı versiyonları demişimdir; dudak göstermeli fotoğrafları eleştirmişimdir. Ama Buse Terim’i eleştirmiyorsunuz; alkollü mekanlarda sabaha kadar eğlenenlere laf etmiyorsunuz. Biz ne yapalım? Huqqa bize uygun ve mescitli” diyordu.
Ben ısrarla söylüyorum; “Eleştirmiyorum, ‘Böyle de bir şey var’ demeye çalışıyorum”. Ama fotoğrafının altına ‘umre kombinim’ yazan bir hanımı görünce de “Moda sadece moda değildir” diye yazmadan edemiyorum.
Bir de ‘alkolsüz mojito’ denen şeyin kafeinsiz kahve kadar masum olduğunu düşünmüyorum… Gerisini sosyologlar araştırsın.
26 Mayıs 2013 tarihinde Nilay Örnek’in Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde “Alkolsüz mojito o kadar da masum değildir!” başlığıyla yayınlanmıştır.