Sıradan canavarlar

Gazete yazıları, Hayata Dair, Psikoloji, Sosyal psikoloji, Sosyoloji, Türkiye halleri, Zamansız yazılar

‘Ülke yorgunluğu’ diye bir şey var hepimize sirayet eden. Peki tek suçlu otorite mi? “Ben sadece görevimi yapıyorum” diyenin, canavarlaşan sıradan komşularımızın, doktor postuna bürünmüş hasta bakıcıların, güçsüzlerin gücünün hiç mi günahı yok?

New York doğumlu Yahudi bir ailenin çocuğu olan Stanley Milgram, Yale Üniversitesi’nde insan davranışları üzerine araştırmalar yapıyordu.
Otoritenin insan üzerindeki etkilerini merak eden Milgram, 28 yaşında, Nazi savaş suçlularının yargılanması sürecinde, Temmuz 1961’de bir araştırmaya başladı. Yargılanan herkes “Sadece bana verilen görevleri yaptım” diyordu. Yahudi Soykırımı’na katılan binlerce savaş suçlusunun ‘sadece iş yapıyor olmak’ gibi bir bahanesi olabilir miydi?

OYUNUN KURALLARI

Gazete ilanıyla bulunan 20-50 yaş arası erkek denekler arasında doktoralı üniversite mezunları da vardı; 2 çocuk babası ilkokuldan terk bireyler de. Deneklere ‘1 saatlik deneyi yarıda bıraksalar bile’ 4.5 dolarlık katılım ücretini alabilecekleri belirtildi. Deney 3 kişiyle yapılıyordu:

1- Beyaz önlük giymiş, sert, otoriter, hissiz bir deney kontrolörü (Bir oyuncu).
2- Bir ‘öğrenci’ yani kurban (Oyuncu).
3- Ve elektrik veren ‘öğretmen’ yani gerçek denek!

Kura çekiliyordu ama denek her şekilde elektriği veren öğretmen çıkıyordu! Kuradan sonra öğretmen ve öğrenci farklı odalara ayrıldı. Ama öncesinde, usta bir oyuncu olan öğrenci ‘bir kalp problemi olduğunun’ da altını çizdi. Öğretmene de elektrik şokunun etkisini anlayabilmesi için 45 volt elektrik ‘tattırıldı’. Test başladı. Öğretmen soruyu sorup seçenek veriyor, her yanlış cevap sonucu giderek artan elektrik şoku veriyordu. Güya ‘öğrenmede cezanın etkisi’ başlıklı bir araştırma yapılıyordu.

İllüstrasyon: Erhan Cihangiroğlu  
İllüstrasyon: Erhan Cihangiroğlu

DUVARLARI YUMRUKLADI

Gerçekte şok uygulanmıyordu. Bir cihaz önceden voltajlara göre kaydedilen ‘çığlıkları’ seslendirirken, oyuncu duvarları yumrukluyor, deneyin bitmesi için yalvarıyor, kalp problemini hatırlatıyordu.
Bu noktada ‘durayazanlar’ oldu. Ama deneklerin yüzde 65’i ‘sonuçlardan sorumlu tutulmayacağına dair güvence aldıktan sonra’ devam etti. En erken pes eden de 300 volt elektrik verip bıraktı!
Kadınlar da aynıydı; sadece kadınlar elektrik verirken daha stresli ve huzursuzdu.
Kurbanın ortamdaki varlığı arttıkça ya da otorite uzaklaştıkça deneğin itaati azalıyordu (Bir yere bomba düşmesinin sağlayan düğmeye kilometrelerce öteden basmak gibi.)

SIRADAN ‘CANAVARLAR’

Milgram, 1974 tarihli makalesi ‘İtaatin Tehlikeleri’nde şöyle diyordu: “Yetişkin insanların, bir erk makamının komutasıyla her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın en önemli bulgusudur. Kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yok etme işleminin bir parçası olabilmekteler. Yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü.”

GÜÇSÜZLÜĞÜN GÜCÜ

Deney büyük tartışmalara yol açtı. Üç çocuk annesi ‘cici’ ev kadınları bile, bir odada “Ne olur dur?” diye kapıları yumruklayan birine nasıl olur da öldürücü dozda elektrik verebilirdi.
‘Erk’in etkisi daha sonra pek çok araştırmaya da konu oldu; sonuç hiç değişmedi. Milgram Deneyi CSI’dan Malcolm and the Middle’a onlarca diziye, filme, çizgi roman ve Genesis’ten Peter Gabriel’e pek çok ünlünün şarkılarına konu oldu.
Bu deney insanların ‘zor durumlarda’, verdikleri kötü kararları birinin üzerine atıp kendini soyutlamadaki yeteneğini de gösteriyordu. Güçsüzlüğün gücünü!

d4642f6c47d4c6583000cb4f00184c58
BUGÜN NE OLURDU?

Bu deneyin üzerinden 54 yıl geçti. Nazi döneminin üzerinden daha da fazla…
Ve biz bugün, o günleri kınayan, daha akıllı, ‘farkında’, daha eğitimli, birbiriyle daha fazla ‘iletişim halinde’ bireyler gibiyiz değil mi?
Ama sadece son 3 yılı ele alalım. Sıradan insanların acımasız olduğu, otoritenin bir fiskesiyle fırtınalar koparıldığı kaç olay gördünüz? “Ben görevimi yaptım” cümlesi altında kaç adaletsizliğe, cinayete denk geldiniz?
Büyük olaylar oldu; hiç beklemediğimiz insanlardan ‘elektrik aldığımız’ gibi, yine hiç ummadıklarımız bize dozunu artıra artıra elektriği dayadı. Değil mi?
İnsanların elinde makasla koşmaya başlaması için tüm dünyada da, bu ülkede de hâlâ pek çok şey otoritenin bir ‘yürü’ demesine bakıyor.
“Ne saçmalıyor bu adamlar?”, “Ne yapıyorum ben?” demek için hakikaten ‘sıradan’ olmamak gerekiyor.

TOlga TArhan
İllüstrasyon: Tolga Tarhan


* 22 Ağustos 2015 tarihinde, ‘Ben sadece görevimi yapıyordum’ başlığıyla Nilay Örnek’in Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde yayımlanmıştır. (Zamansız yazılardan!)

  • Yazıdaki ilk görselin illüstrasyonu Andrea Rivola’ya aittir.