Mor salkım ve reçeli ve düşündürdükleri…
Yeteneğim olsa çatlaklardan inatla çıkan çiçeklere, mor salkımlara şiir yazardım. Bu kadar güçlü bir gövde nasıl olur da bu kadar narin çiçekler verir; mor salkımlara bakıp bakıp inanamıyorum. Geçen sene bu zamanlar arkadaşım Müjde’nin bahçesindekilerle reçel yapmıştık. Daha doğrusu ben bahçede ayıklama ekibindeydim.
Ama çiçek toplama meselesi bende bir zamandır karmaşık; geçen, uzun yıllar önce yazılmış bir öyküyü okuyordum, mevsiminde her sabah sevdiğine manolya koparıp götüren beyfendi bana ‘garip’ geldi. Çiçeklerin çekinilmeden koparıldığı dönemler vardı. Hâlâ çok kişi için böyledir muhtemelen, belki vazo çiçeklerine para vermek de gariptir çok kişi için.
BAZI NORMALLER NE KADAR ANORMALMİŞ
Yaşlarımız çok ileri olmasa da yeni doğrular yükleniyor ya hayatımıza; misal, geçenlerde bir kartpostal müzayedesinde ‘ayı oynatanların’ kartpostalını gördüm. Hatırlıyorum sokaklarda bunun yapıldığını. “Ayı oynuyor para veriliyor falan… Bazı normaller, ne kadar anormalmiş” diye düşündüm.
Şimdi… Çiçek koparmak, hele de çiçeğin ağacın nadir olduğu İstanbul’da. Bana garip.
Taşındığımızda bakkalımızdan uzak kaldık diye üzülmüştüm, şimdi yürümeye adım oluyor. Bir makas aldım elime, bir de bez çanta. Kimseye ayıp olmasın diye bir apartman girişinden 5, bir mini holding var onlardan 8, bir yokuştan da 5 dal aldım mı… Manzara-koku dengesine bile dikkat ettim. Bazı Yağmurla bozulmuş olanları aldım.
Çiçeklerin piri Tarık Bayazıt’ı arayıp tarif istedim. Daha doğrusu “Dinlesene Sinan” yaptım:) Bu arada hiç kolay iş değil tek tek ayıklamak; anneler gününde anam ağladı. Bizde elma yokmuş, Sinan -Hamamsarılar- bulur böyle şeylerin çaresini… Elma yok, hem kuru, hem sıvı pektini bitmişmiş, şerbetle ayva ve elma kuruları kaynattı. Bu arada morsalkım yapraklarını bir saat soğuk suda bekletti. Süzdü… Kavanoz koleksiyonundan seçkiler yaptı, pişirme etme ve sonuç: O narin mor salkımların bir şekilde ömrüne ömür katmış gibi hissediyorum.
Kimbilir belki kendi bencilliğime bahanemdir; ikilemdeyim.
Elimde kakülesi, yıldız anasonu ile mis gibi kokan morsalkım reçellerim var. Bu arada dünyası reçelle dolu biri değilimdir, olmasa aramam. Ama işte boza gibi; soğuk kış gecesinde “Bozaaa” diye bağıran bir bozacının verdiği his morsalkım reçeli; tadı da -bence- bozadan güzel…
MOR SALKIM REÇELİ TARİFİ
Bu arada Instagram’da ben mini maceramı paylaşınca tarif isteyen çok oldu; ben ne anlarım. Tarık Bayazıt sağolsun imdadıma yetişti. Yoksa millet benim anlattığıma kalsa:) Yanmış idik. Ya da “Kimyasal Sinan”ın aşşırı ölçülü biçili tariflerine millet isyan edebiliyor. Ama babası mühendis ne yapacağız. (Ha Tarık’ın babası da öyleydi hatırladığım:)
- 750 gr toz şeker
- 3 bardak elma suyu (4 elmayı parçalayıp 5/6 bardak suda haşlayarak çıkan suyu kullandım)
- 200 gr net ayıklanmış çiçek yaprağı (ayıkladıktan sonra 15 dakika suda beklettim ve süzdüm) [en zor kısmı bu]
- Şeker ve elma suyuyla yaptığım şerbeti kaynattım ve biraz kıvam almasını bekledim. Çiçekleri ekledim. 10 dakika daha kaynattım. Yarım limon suyu ekleyip 3 dakika daha tencereyi ateşte tuttum. Sterilize ettiğim kavanozlara (küçük kullandım) paylaştırdım ve kapakları sıkı kapatıp bir gece baş aşağı beklettim.
- (Bu arada şerbete bir parça taze zencefili rendeleyip elimle sıktığım suyunu ve havanda ezdiğim iki adet karanfili ekledim – Serbest takılalım, kasmayalım, vanilya da olur mesela)
BİR DE BONUS…
Tarık Bayazıt’a niye çok güveniyoruz:) Instagram’ına bakın anlarsınız. Yoksa Tarık Bayazıt ve Savaş Ertunç ile yaptığım Nasıl Olunur yayınını dinleyin anlarsınız, Changa ve Müzede Changa’yı konuşmuştuk… Süper bölümlerden