Meğer aşkları filmlere taş çıkartan bir buluşmayla başlamış
Biraz tesadüf, biraz peri masalı, çokça aşk, olabildiği kadar Mevlana öğretisi…
Merve Hasman Salvatori’nin yakışıklı bir İtalyan şefle İtalya’da evlendiğini biliyoruz. Ama asıl ilginç olan öncesi…
Fotoğraf sanatçısı, İstanbul cemiyet hayatının tanıdık isimlerinden, Merve Hasman’ın bir İtalyan şefle evliliği, geçtiğimiz aylarda pek çok gazetede haberdi.
Ben düğüne giden birkaç arkadaşımın Instagram fotoğraflarından da görüp çok mutlu bir çift olduklarını düşündüm. Ama evliliğin ardındanki aşk hikâyesinin bu denli ilginç olduğunu bilmiyordum. Önce, olanları ilk ağızdan dinleyen Başak Pelister ile Volkan Çelik’ten öğrendiğim hikâyeyi anlatacağım. Sonra da Merve Hasman Salvatori’yle yaptığımız sohbeti aktaracağım…
İLK GÖRÜŞTE AŞK
Bir yıldan ‘az fazla’ süre önce… Merve Hasman, yaş gününe yakın bir tarihte annesi ve arkadaşlarıyla, İtalya’nın Toskana bölgesine, Forte dei Marmi adlı bölgeye tatile gidiyor.
Ancak Merve, öncesinde bir İtalyan’la evleneceği hissine kapılıyor. Bu his, annesi ve arkadaşlarıyla çıktıkları İtalya seyahatinde bir espri konusu oluyor.
SON ANDA İPTAL EDİP…
Gezilerinin son günü, Merve’nin annesi Güliz Onursal, Forte dei Marmi’de bir arkadaşına rastlıyor. Onun “Osteria A’Pagliai’ye gitmeden İstanbul’a dönmeyin; oraya gittiğinizde de Tommaso’yu bulun” tavsiyesi üzerine başka bir restorandaki rezarvasyonlarını iptal edip oraya gidiyorlar.
Seyahatin son akşamı muhteşem bir bahçe içindeki Osteria A’ Pagliai adlı restoranda otururken annesinin arkadaşları da dalga geçmeyi ihmal etmiyor; “İtalyan eş, artık başka bir İtalya seyahatine…”
AYRILIRKEN: BİRBİRİMİZİ BULDUK
Yaşananlardan habersiz, inanılmaz lezzetler yaratan restoranın şefi Tommaso Salvatori ise son siparişi bitirmiş, hem soluklanmak, hem de misafirlerini kontrol etmek için çıkıyor mutfağından.
Salvatori için de ekip ilginç; oraya gelen ilk Türkler onlar çünkü…
Merve ile Tommaso, ilk bu sırada göz göze geliyorlar ve birbirlerinden çok etkileniyorlar.
Bir sohbet olanağı doğuyor ve ilk gece ikisinin de ilgi alanı olan Mevlana’dan bile bahsediyorlar.
Merve bir ara Tommaso’ya kartını veriyor.
Ve tam çıkarken İtalyanca “Çok şükür sonunda birbirimizi bulduk” diye bağırıyor, Tommaso da “Ben de” diyor.
Merve Hasman ertesi gün Türkiye’ye dönüyor ama yazışmaya görüşmeye başlıyor, bir daha da ayrılmıyorlar.
Tommaso 4 ay sonra evlenme teklif ediyor, 9 ay sonra da evleniyorlar.
Merve Hasman Salvatori, o geceyi anlatırken “Gerçekten doğru zaman, doğru yer ve doğru insan diye bir şey var” diyor.
Film olsa “Yok artık” derim ama gerçek hayatta olduğunu görmek güzel.
“Kendinle tanışıp kendini
sevince her şey çözülüyor”
Annem hep 30 yaşına gelince her şeyin çok netleştiğini söylerdi. Hayatta neyi isteyip, neyi istemediğinin bilincinde olunduğundan bahsederdi. 30’uma bastığımda, ilk tokadım çok çabuk geldi. Aslında ben, Merve’yi hiç tanımamış dolayısıyla neyi isteyip neyi hiç istemediğini kestirememişim.
“Hayatında sevdiklerine bir bak, aralarında sen var mısın?”
İşte en büyük cüret orada; Kendinle yüzleşmek. A’dan Z’ye her şeyinle.
Bu sorunun cevabına “Evet” diyebildikten sonra, mutluluk da, huzur da, karşında her daim hazırolda duruyor; inanın buna.
Bu zamana kadar kendim için yaptığım en müthiş şey, Merve ile tanışmak ve onu sevmek oldu. Ruhunuzla tanışın, size hayal ettiğinizden çok daha farklı bir hayat sunuyor. Her şey aslında olması gerektiği gibi.
Eşi sinema okumuş ama
aile geleneğiyle şef olmuş
*** Eşim ne kadar sinema sektöründe çalışmıyor olsa da, aynı yerden bakıyoruz fotoğrafa, beraber de çok şey üretebiliyoruz.
*** Zamanın şartlarında, dedesi vefat ettiği ve aile geleneğini devam ettirmek istediği için bu meslekte yol almış. Aslında restorancılık işinde Tommaso’nun işletmecilik tarafı belki daha da ağır basıyor. Sadece başarılı bir şef değil; A’dan Z’ye, ekipten çatal bıçağa, restoranın her şeyiyle o ilgileniyor.
*** Hem dünyevi, hem manevi anlamda hayata çok meraklı biri Tommaso. Hayatta ne kadar yol yürüdüğüne değil, ruhunun ne kadar yol aldığına bakanlardan. Bütün arzusu, içindeki ve etrafındaki huzuru koruyabilmek.
Tarih ve felsefeye ilgisi çok. Doğa âşığı. İçine sindirmeden hiçbir şeyi telaffuz etmez. Ettiğinde de kesin ve nettir.
*** Bu sene eşimin doğum günü için Kapadokya’ya gittik. Benimle tanışmadan önce Türkiyeye hiç gelmemiş.
“İtalya’da ufak ufak
çekimlere başladım”
*** Milano’da bir ajansa bağlıyım. Burada ufak ufak çekimlere başladım. Çekimler hariç birkaç büyük proje var şu an onlarla ilgili görüşme aşamasındayım.
*** Gerçek hayat hikâyeleri çekmek istiyorum. Yaşanmışlıkları fotoğraflamak. Benim fotoğraflarıma baktıklarında, herkes kendinden bir şey çıkarsın, yeni birşey katarak. Gönlüm bu yönde…
*** Ferzan Özpetek’le hiç çalışmadım. Ama hep çok istemişimdir. İnşallah bir gün birlikte çalışma fırsatımız olur.
*** Üniversiteye Milano’da Istituto Europeo di Design’da başladım. Daha sonra Amerika’ya gittim.
“Babamın ‘adrenalinli’ kızıydım
Büyüdükçe anneme benzedim”
Hayat tarzı olarak daha çok ‘Babamın kızıyım’ daha çılgın, daha adrenalinli yaşadım hayatımı… Fakat büyüdükçe gördüm ki, daha çok anneme benzemeye başladım. Mina (ikiz kardeşi) ise benim için bir hayat. Onsuz hiçbir şeyin anlamı bu denli derin ve güzel olmazdı. Her ikiz gibi biz de kuzey ve güneyiz, ama dünyeviyatta. Maneviyatta tıpkımın aynısı… Bütün endişelere, korkulara, koruma iç güdülerine rağmen benim her zaman ‘ben’ olmama izin verdikleri ve beni özgür bıraktıkları için çok değerli bir ailem var.
İlk tanışmada bir İtalyan şefle
Mevlana’dan konuşmak…
Kendimi bulma çabasında geçirdiğim 5 senede okuduklarım, izlediklerim, yaşadıklarım beni Mevlana’nın evrim anlayışına, ‘Hiçlik’ felsefesine daha da yakınlaştırdı.. “İlahi ben”den çıkan ruhun, girdiği evrimsel süreçte O’na daha da yaklaşma ‘aşk’ı. Teslim olmayı başarmak… Sabırla, azimle, sükunetle öğrendim teslim olmayı. Ondan sonra hayatım değişti. Bu yolculuk, ilk önce, beni bana, daha sonra eşime götürdü. İlk tanışmada bir İtalyanla, bir İtalyan şef ile Rumi’den konuşmak… Ama hayat işte Bir kurgu var ki takır takır işliyor….Yeter ki sen yüreğini hep temiz tut, hep güzel yazılsın.
* Bugünlerde size en çok uyan Rumi felsefesi hangisi?
‘Neyi arıyorsan, osun sen…’ Her şey olunabilir bu hayatta, sıfır yargı sonsuz teslimiyetle…
‘Pişman değilim.
Başka türlü,
bu Merve olmazdı’
* Sonradan Meltem Cumbul ile evlenen Alican Özbaş ile 4 ay evli kalmışsınız; bugünden bakınca nasıl geliyor?
Yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmadım; olmam da… Sonuçta hepsini ben seçtim. İyi ki yaşamışım her şeyi. Başka türlü, bu farkındalık, bu algı, bu Merve olmazdı… Çok şükür.
Alicia Keys’i de fotoğraflayacak…
Bu buluşma nasıl oldu?
Alicia Keys’in menajeri, Steven Klein ile çalışırken benim asistanımdı; ona çok inanmıştım. Onun değimiyle ‘hayatının şansı’ benim dilimdeydi; tüm sorumluluğu üstlenerek, Steven’ı kandırarak onu işe aldım. Ve hayatı 180 derece değişti. İşten ayrılırken “Bir gün ben de senin hayatına dokunacağım” demişti ve öyle oldu.
“Kişisel gelişim ülkemizde
eksik kalabiliyor çünkü…”
Yaklaşık 10 senedir trend olan ‘kişisel gelişim’ konsepti bütün dünyada olduğu gibi, bizim ülkemizde de bir çığır açtı. Ama uygulama bölümünde çoğu kişi sınıfta kalıyor. Çünkü, yine, yeniden başkalarının doğru ve yanlışlarıyla hayata tutunmaya çalıştıkları için. Çünkü, okuduklarını içlerine sindirmeden, ezberden uygulamaya geçtikleri için. Çünkü, kendilerini tanımak yerine, başkalarını tanımayı seçtikleri için. Tabii bunlar benim algım, benim fikrim, benim zikrim…. Hepsini birbir deneyimledim çünkü…
- Bu yazı /röportaj, az biraz daha kısa haliyle 24 Eylül 2016 tarihinde Nilay Örnek’in Sözcü Cumartesi ekindeki köşesinde yer almıştır.