İnsanoğlu art niyetsiz ‘AHBAP’lığı anlıyor

Portre, Türkiye halleri

Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin birkaç gün sonrasındayız… “Deprem bölgelerini ve risklerini bildiği halde önlem almayıp yara sarıcı rolüne talip olan” hükümetin haline dair söylenecek çok şey var ama bu yazının konusu olan kişi, anlaşılır nedenlerle ihtiyatlı davranıyor, ben de esas konuya geleyim. AHBAP hala güven duyduğumuz birkaç kurumdan biri. O kurumlardan da en etkin çalışanı gibi duruyor…

Depremden 4 gün sonra birden bire “Haluk Levent’in geçmişi şöyle böyle…”, “Bu adam burayı yönetebilir mi?”, “AHBAP bu kadar bağışı ne yaptı” gibi, her birinin hükümet partisinin çalışanı-elamanı olduğunu bildiğimiz kişi-troller söylenmeye, yazmaya başladılar. Emin Şoygu’nun şu tweet‘i güzel bir özet: 

“AKUT’u, Kızılay’ı bitirip, AFAD’ı güvensiz kılıp, belediyelerin para toplamasını engelleyip, Sayıştay raporlarını ya sümenaltı ya da doğrudan müdahale edip, konsolosluklarda toplanacak paralar için Diyanet Vakfı’nı işaret edip, neden AHBAP’a para yolluyorlar diye kriz geçirmek..”

Olan bu, şu anda AHBAP ve Haluk Levent’e de sahip çıkılması gerektiğini seziyor insan.

Haluk Levent de, AFAD ve AHBAP’a dair (*) bir satır olsun yazılmasını istemişken, Kafa Dergisi’nde 2020 Nisan‘ı yayımlanan ve bugünde bayağı güncel yazımı buldum… Bir satırdan fazlasını yazmışım; paylaşayım. Fena bir özet değil çünkü… Buyrunuz:

‘AMAN ONA DA BİR ŞEY DEMESİNLER ENDİŞESİYLE’ 

Türkiye’de, özellikle de büyük kentlerde pek çok insanın, virüs kapma korkusuyla sokağa çıkma yasağı talep ettiği günler… Milyonlar, yöneticilerin yapacağı açıklamaları bekliyor. Bilimadamı Cem Say’ın o dönemdeki bir tweet’i beni hâlâ gülümsetiyor: “Haluk Levent neden hâlâ sokağa çıkma yasağı ilan etmiyor?” 

Bekleneni o yapar; çare Haluk Levent yani.

İnsan, gülümserken ya da bunları yazarken bile “Aman ona da bir şey demesinler, ay n’olur engellemesinler” endişesi yaşamıyor, zihnindeki Haluk Levent imgesine “Tü tü tü maşallah”ları, “Aman Allah korusun”ları iliştirmiyor değil hani…

Biliyoruz ki, Türkiye’de açlık çeken, barınma sorunu olan, ezilen, şiddet gören, bir afetle dünyası başına yıkılan, anasız babasız kalan, kısacası gerçekten yardıma ihtiyacı olan pek çok insan, özellikle de gençler, çocuklar Haluk Levent’e ve onun ‘ahbaplığına’ güveniyor. Birilerinin derdine derman olmak isterken, buna olanağı varken “Bu yardımlar nereye gidecek emin olamıyorum?” güvensizliği yaşayan yüzlerce kişi de, en doğru adres olarak onu biliyor.

En milli ve yerli yardımlaşma ‘markamız’ Haluk Levent, gözümüzün önünde bize güzel şarkılar da söylüyor.

Üstelik bariz kutuplaşmaya, kavgaya ve siyasete rağmen, o, -eminim zor da olsa- “Asla siyasete girmem” diyor, her kesime yakın, her kesime mesafeli kalmayı da başarabiliyor.

Ona ve yaptıklarına Türkiye’nin dört bir yanından zengin fakir, genç yaşlı milyonlarca insan, hangi taraftan ya da takımdan olursa olsun güveniyor. Haluk Levent ve Ahbap Platformu, bu ülkeye umut veriyor. Bunu “sözle” değil, “eylemle” yapıyor.

10 BİN DESTEK, 500 MİLYON TL YARDIM

Haluk Levent’in bugüne kadar tek başına ya da 2017 Temmuz’unda kurduğu Ahbap Derneği ve Ahbap Platformu’yla yaptığı yardımları, destek olduğu insanları, onların hikâyelerini anlatmaya kalksam muhtemelen dergi yetmez.

Toplam 10 bin destek işi, 500 milyon TL yardım yapmışlar. Ahbap’ta her şey ‘şeffaf’. Sadece 12-13 maaşlı çalışan var. Onun dışında 80 bine yakın gönüllü. Asla paraya dokunmuyorlar. Onlar, ihtiyaç sahibinden haberdar oluyor, onun ihtiyacının gerçekliğini araştırarak doğruluyor ve ihtiyaç sahibi ile yardımseveri bir araya getiriyorlar. Haluk Levent bizzat devreye giriyor, kimi zaman şiddete uğrayan bir kadının davasına katılıyor, kimi zaman bir çocuğun ameliyatı için pazarlık ediyor, kimi zaman da yardım sağlayanlara özel konserler veriyor, mülki yetkililerle görüşmesi gerekiyorsa onu da yapıyor.

Zor iş. Çok zor.

Üstelik ailelere yapılan yardımlar minik ‘durum kurtarma’ projeleri değil, insanların belini doğrultup kendi ayaklarının üzerlerinde durmasını sağlayacak seviyede bir dönemi kapsayacak destekler. Dört yıla yakın süre içinde yüzlerce insana ev bulunmuş, çevre katliamlarına, kadın ve çocuklara şiddete karşı durulmuş, fidanlar dikilmiş, yüzlerce öğrenciye burs verilmiş, ameliyatlar yaptırılmış, sağlık gereçleri sağlanmış, sokak hayvanlarına bakılmış, eğitim faaliyetleri yapılmış… Neler neler; aklınıza bile gelmeyecek ihtiyaçlar karşılanmış. Hepsi insanların gözü önünde, şeffaf bir şekilde. Bu yüzden Haluk Levent bir “Hadi” dediğinde, sanatçısından iki kuruş biriktirmiş memuruna herkes desteğe koşuyor. İnsanoğlu eğer isterse art niyetsizliğin kokusunu alabiliyor.

MEĞER O HEP BÖYLEYMİŞ

90’lar, o dönemde çocuk ya da genç olan pek çoğumuz için Türkçe sözlü popüler müzikleri, klipleri takip ederek de geçti. “Yollarda bulurum seni” diyerek şarkıya eşlik de ettik, “Akdeniz akşamları”nı da söyledik; Haluk Levent şarkılarının çoğunu bildik. Tanıyoruz sanıyoruz bu adamı. Hatırlıyorum ki, bir de borç meselesi olmuş, cezaevi bile görmüş biri bu sanatçı.

Belli ki sağlam bir müzik aşkı var. Rock, türkü, Anadolu tınısını bilen, özüne hürmet eden, sağlam ve çalışkan bir müzisyen bu adam. ‘Harbi’ denilen bir tarafı var, insan da seviyor. Ona bakınca biraz utanıyorum. Çünkü dikkatli izlemeyen göremiyor, oysa geriye baksan, bugünün ‘ahbap başkanı’ gümbür gümbür geliyor.

Adanalı Haluk Levent, 1968 doğumlu. Maddi nedenlerle üniversitede farklı bölümlere girmiş girmiş çıkmış. Ama okuduğu bölümler manidar; orman mühendisliği, bilgisayar programcılığı, fizik, muhasebe. Ticarette başarısız, o net. Ama müziği, çevreciliği pek iyi. Bilgisayarla arası da hiç fena değil. Geçmişine bakıyorsun, Türkan Saylan’ın Cüzzamla Savaş Vakfı başta pek çok vakıf için gönüllü de çalışmış, Akkuyu’da Nükleer Santral yapılmasına karşı tavır da koymuş (hatta saçlarını kesmiş), yüzlerce yardım konseri vermiş. Bunlar bir kısmımıza nasıl da değmemiş? Ama onun için fark etmemiş. Cezaevinde olduğu dönemde ‘Kedi Köprüsü’ adlı kitabını yazmış Haluk Levent, 1998’de yayımlanmış. Şöyle diyor: “Çocukken öğretmenlerimiz bize ‘Piyangodan ikramiye kazansanız ne yaparsınız?’ diye sorduğunda, sınıf dolusu çocuktan bir-ikisi dışında hepsi, bu parayı fakirlere, kimsesiz çocuklara ve hastanelere dağıtacağını söylerdi. Ülke için hayaller hep çocukken kurulurdu. Meksikalı büyük şair Octavio Paz ‘Kurduğunuz düşe yaraşmaya çalışın’ der.

Haluk Levent ve ‘ahbapları’, insana yakışan bir düşü yaşarken bize de gerçek desteğin ne olduğunu gösteriyor. İyi ki…

  • bu yazı, yazının içinde belirttiğim gibi 2020 Nisan ayı Kafa Dergisi’ndeki İyi Şeyler Kafası adlı köşem için yazıldı.
  • (*) Haluk Levent, “AFAD da bizimdir AHBAP da..” diyor; haklı da, AFAD da bizim ve iyi olmasını istiyoruz. Emeği görüyoruz. Ama onun üzerine gölge düşürenler de utansın.
  • Ahbap Derneği İş Bankası TR120006400000110211380059

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.