Her Cumhuriyet Bayramı’nı davul zurna ile kutlayan Asar Köyü
En sevdiğim şey, bir yeri o yeri çok iyi bilen ile gezmek.
Bu nedenle hayatta arkadaş tekliflerini de reddetmem.
Yoksa yine Samsun’a gelebilirdik, yine Kızıl Irmak deltasının güzelliğine, bereketine, kuşlarına hayran olabilir; tütün ve pirinç tarlalarına, hayvanlara, Süreyya kavununa ilgili olabilir; oradaki kaya mezarlarından ilk kez haberdar olup şaşırabilirdik, yine günü orada batırabilir, yıldızları izleyebilirdik, pide yiyebilirdik…
Yine… Belki…
Ama İbrahim Uyanık olmasaydı eminim ki Asar köyünden haberimiz olmazdı.
Nebyan dağını, çevre köyleri bilemez, oradaki yamaç paraşütü festivaline bu derece ilgi duymazdık.
Asar Köyü’nün genci Bülent, yarı yola kadar traktörüyle bize rehberlik etmezdi.
Mübadele ile Selanik’ten gelenlerin yaşadığı bu köyü hiç göremez, her 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı’nı davul zurna ile kutladıklarını öğrenemezdik…
O koca yayladaki tek evi bilemezdik.
41 yıldır evli olan, esprili, şen şakrak çalışkan, güzel türkü okuyan Saim abi ve şu efsanevi kadın, Kıymet ablayla tanışamazdık.
Tabi İbrahim’in etkisi…
Nasıl bir ağırlama, nasıl bir izzet-i ikram.
‘Sevda’ hikâyeleri (Saim abı “Bir Sevdalık durumu yaşadık” diyor mesela konuşurken), göçmenlik, hayvancılık, çocuklar, torunlar, kurtlar, ayılar derken saatler nasıl geçti bilemedim.
Bu Kıymet Abla, 60 yaşında mis gibi; “Kız ben seni çok sevdim” deyip bir fotoğraf istedi ancak hemen de biraz kapattı kendini.
Nasıl güzel, hele o yeşil gözler…
Bir de belgesel hastası, hep hayvan bakmış, çok seviyor ineklerini, konuşarak sarılarak… Köpekleri de öyle…
Sağol İbrahim.