
Duygusal Halı Yıkamacılar olalım!
Ankara’da iki kardeş halı yıkamacı; okuyor, yazıyor, dans ediyor, şiirlerle, şarkılarla halılar üzerinden evrene bir sevgi köpüğü gönderiyorlar. Biraz ‘yüksek kafalar’ ama gündem belli, hepimize lazım…
İddia ediyorum; onlar dünyanın en farklı, en matrak, en ‘yüksek’, en düşünceli ve en duygusal halı yıkamacıları.
Yaptıkları işi çok seviyor, her ayrıntıyı ince düşünüyor ve fark yaratmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ankara’da önce ilginç, ‘başka kafa’, eğlenceli, şarkılı, şiirli, bol mesajlı, renkli, göndermeli el ilanlarıyla dikkat çekiyorlar… Sonra da Enver Özüstün’ün çektiği muhteşem bir belgeselle ölümsüzleşiyorlar. Malum gündemde bir arkadaşımın ‘sakinleştirici’ olarak verdiği belgesel gerçekten iyi geldi; size de tavsiye ederim.
SEVGİ ÇİTİLENMESİ!
“Nasıl bilim adamları atomları parçalara ayırıp özünü anlamaya çalışıyorsa, siz de yaptığınız işi parçalara ayırıp anlamaya çalışmalısınız, anlayınca da mutlu olursunuz” diyor ve “Anlamak mutluluktur” diyerek dans etmeye başlıyorlar mesela.
“Halılara şiir, şarkı söylenmezse olmaz. İlacınız istediğiniz kadar iyi olsun ovalamazsanız halı temizlenmez. Evrende bir hareket vardır, yani çitileme… Sevgi çitileniyor. Davamız sevginin çitilenmesi” onların sözlerinden birkaçı…

KAFALARI DA YÜKSEK
Metin ve Taşkın Yüksek. İki kardeşler. Bir şirketleri var, Ankara’da: Duygusal Halı Yıkama.
Soyadları gibi ‘kafaları’ da yüksek; onlar birer ‘duygusal halı yıkayıcısı’.
60’lı yıllarda Ankara’ya göç ederek bir apartmana kapıcı olarak yerleşen Yozgatlı bir babayla, Karslı bir annenin çocukları.
Babaları çok çoşkulu bir adam, Taşkın’ın değimiyle “Bir cöh var içinde”; anneleriyse “Çok iyi insan, saf. Çok arkadaş canlısı ama fazla arkadaşı olmayan biri.”
Çocukluklarından hatırladıkları ‘fakirlik’, ‘sınırlılık’ hissi ve deli gibi kaldırılan parmağa rağmen öğretmen tarafından hiçbir okumaya, piyese seçilmeme durumu.
“Arkadaşlığı yaşayamadık. Arkadaşlık beraber olmaktır, bizse apartmada döner babama yardım eder, milyon kere bakkala giderdik” diyor Taşkın, “İmkanı olmadığını bilen insan kendini olgun görür, ben de olgundum herhalde kendimi hiç çocuk gibi hissetmedim, doyasıya bir maç yaptığımı hatırlamam”.
Metin ise “Hiperaktif var ya şimdi, ben hiper pasiftim sanırım, çok çekingendim” diyor.
Oysa şimdi çocuklukta biriktirdikleri tüm enerjiyi en saf haliyle çıkarıp, yaşıyor gibiler.
DİL KİRLİLİĞİNE KARŞI
İş ortamını kötü görüp 1992’den 1998’e 6 yıl uzman çavuş olarak görev yapmışlar; onun dışında Ankara dışına çıkmışlıkları yok.
Sonra 26 ağustos 1998 saat 5.30’da halı temizleme şirketlerini kuruyorlar.
O dönem yabancı isim moda, Almanca da okumuşlar; ‘Sofort Halı Yıkama’ koyuyorlar şirketlerinin isimlerini. Sofort, ‘Hemen’ demek ama onların hoşuna giden harflerin uyumu, yuvarlaklığı.
Sonra Metin, ‘Dil Kirliliği’ diye bir kavram duyuyor. Temizlik işinde dilin kirlenmesine izin veremezler ya, herkes de onlara “Aaaa duygusal halı yıkamacılar geldi” diyor ya, isimlerini değiştiriyor. O dönemki Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın’dan takdir belgesi bile alıyorlar.
Yaptıkları her şeyi bir felsefeyle, bir üst akılla, aşkla, hisle, duyguyla yapıyorlar.
Çok da okuyorlar.
Bu arada Taşkın, hâlâ Açıköğretimde, halı yıkarken boynunda bir sepet kitap okuyor.
RUJLA ‘MOR İNEK’ YAPMAK!
“Fazla kazanacağım diye dünyanın duygularını heba etmemeli insanlar” diyorlar ama reklam onlar için önemli. “Shakespeare, ‘Dünya bir tiyatro sahnesidir, rolünü oynayan gider’ demiş ya, biz de reklamı bir tiyatro sahnesi gibi gördük. Reklamı yapıyorsun, atıyorsun posta kutusuna, var oluyorsun; parasal şeylerden değil var olmak için yaptık” diyor Metin.
“Nietzsche’den üstün insan kavramını okuyorduk. Bir üst kimlik kurmak istedik firmamıza, firmaların insancıllaştırılması lazım” diyor Taşkın.
Zaten Ankara’da ünlenmeleri de el ilanları…
Mesela Taşkın’ın yüzünün mor olduğu, ‘ünlü’ bir ‘mor müşteri’ ilanları var. “Amerikalı uzman kişinin yazdığı mor inek felsefesiyle (Seth Godin başarı ve göze çarpmak için farklı bir yol bulmak olduğunu söylüyor -tek renk ineklerin arasında mor bir inek olmak-) fark yaratmak istedik. Herkes photoshop sanıyor ama tuhafiyeciden ruj aldık. Tüm yüzümü mora boyadık da o ilanı yaptık” diyor.
Halıdan kanat yaptıkları bir ‘silkme’ ritüelleri, şarkılı, şiirli halı yıkamaları var. Taşkın yazıyor ve Metin yönetiyor! Onlar kartvizit değil ‘kalpvizit’ taşıyor.
DUYGULAMA MERKEZİ
Halı yıkadıkları alanların isimleri var.
Duygulama Merkezi: “Duygu katılan yer. Depresyonda hissediyorsunuz, size duygular katılıyor, kendinizi iyi hissedip hayata bağlandırılıyorsunuz. Su, köpük ve temizlik onlar için bunun bir yolu zaten”
Duygu Parçalama ve Birleştirme Ünitesi: “İnsan duyguları da halılar gibi kirlenir. Kirlenen şeyi atmak yerine, yeni şeyler koymak, yeniden parlatmak iyidir. Duygu birleştirmenin amacı da budur.”
Bir de müşteri anıtları var, bir su tankı! “Varoluşçuluk okuyordum” diyor Metin, “Müşteri acayip bir kavram; ne para, ne insan. İkisinin karışımı bir şey. Su bizim için önemli, 5 tonluk tank da işletmenin de yaşam kaynağını müşterinin büyüklüğünü gösteriyor.”
Ara ara Mustafa Topaloğlu ile bir Modern Dans Üçlüsü olacaklarını bile düşündüm ama onlar çok gerçek, çok iyi. Bu gündemde olmak istediğim yerdeler. Ben sanırım evime biraz halı alacağım!
- Bu yazı 21 haziran 2016 tarihinde Nilay Örnek’in Sözcü Gazetesi’ndeki köşesinde yayımlanmıştır.