Bu yazı çok acayip insanlar içeriyor

Gastronomi, Gazete yazıları, Hayata Dair, İlginç bilgi, Portre, Sosyal psikoloji, Türkiye halleri

Biri Antep diğeri Fransa’dan, biri Mardin diğeri Avustralya’dan… Biri genelevden çıkmış, diğeri meclis üyesi; ikisi de aç kalmış şimdi başkaları aç kalmasın diye çalışıyorlar. Onlar yapmış; biz niye başlamıyor ya da onlara katılmıyoruz?

Yedi tepeli İstanbul’da, geçtiğimiz pazar günü, 7 kadın 7 erkek konuşmacı, yüzlerce de izleyici, ‘Yedi’ adlı gastronomi konferansı için Bomonti Ada’da buluştu; topluma, toprağa, dünyaya ‘geri vermekten’ ve yemekten konuştu.
Türkiye’nin 7 bölgesinden gelenler, ikramlarını sundu.

(Hemen ilgili iki yazı için, Gastronominin TED’ini İstanbul’da yapıyorlar http://wp.me/p79ANb-Ew ,

En iyi hapishane yemeğini evinizde nasıl yaparsınız? http://wp.me/p79ANb-Ey )

Ronni Kahn.
Ronni Kahn.

Güney Afrika doğumlu Ronni Kahn, şu anda yaşadığı Avustralya’da ‘yerel kahraman’ bile seçilmesine, yüzlerce insanı açlıktan ve hatta ölümden kurtarmasına neden olan işini anlattı. Ronni, çöpe atılmak üzere olan gıdaları toplayarak 800’ün üzerinde hayır kurumuna ulaştırılmasını sağlayan OzHarvest adlı yardım derneğinin kurucusuydu.

Arash Derambarsh, ortada gözlüklü.
Arash Derambarsh, ortada gözlüklü.

Sonra İran asıllı 37 yaşındaki Fransız Meclis Üyesi Arash Derambarsh, bir dönem kendisinin de açlık sınırında yaşadığını ve ‘Açım’ demekten utandığı günleri anlattı. Derambarsh, Fransa’da son kullanma tarihleri yaklaşan, raflarda kalan ürünlerin atılmasını yasaklayıp bunların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını sağlayan bir yasa çıkartılmasını sağlamıştı. Bunu yapmayan marketlerin büyük para ceza ödediklerini anlatan Arash, şimdi bu yasayı tüm Avrupa Birliği ülkelerinde çıkarmak için savaşıyor.
Çok etkileyici idi.
Ama bir Mardin, diğeri Gaziantepli iki kadın vardı ki, etkileri salonda alkış tufanları yarattı. ‘Kısaca’ bahsedeceğim.

Ebru Baybara Demir
Ebru Baybara Demir, Yedi’deki konuşması sırasında, sahnede.

ÖNCE, HAYATIM YENİ BAHAR

Ebru Baybara Demir… Mardin’de bugün turizmden söz ediliyorsa onun adı ve 2011 yılında kurduğu ünlü Mardin Cercis Murat Konağı’ndan bahsetmeden olmuyor.
Ama bugün her şey farklı tabii. Terör, karışıklık bölgeyi çok etkiliyor!
Ama Ebru yine inat ediyor; sanat yönetmeni ablası Tansel ile “Turist bize gelmiyorsa biz onlara gidelim” diyorlar.
‘Hayatım Yeni Bahar’ projesi böyle başlıyor. Mardinli kadınlara geleneksel el ürünlerini, bazı lezzetleri yapıp satmaya koyuluyorlar. Gila Benmayor’un bir yazısından bunu öğrenen Eataly de onlara önemli bir vitrin, satış mekanı oluyor.

Hayatım Yeni Bahar kadınlarından bir grup.
Hayatım Yeni Bahar kadınlarından bir grup.

ŞİMDİ AMAZON KRALİÇELERİ

Burada da bitmiyor. Mülteciler üzerinde çalışmış, Fransızca ve İngilizce bilen, 34 yaşındaki Harran Kaymakamı Temel Ayca, bölge için bir lütuf, çok önemli bir karakter.
83 kadına iş bulanmasını sağlayan, keçe ve seramik dersleri verilen ‘Amazon Kraliçeleri’ projesini başlatmış Temel Bey. Birleşmiş Milletler desteğiyle kurulan Amazon Kraliçeleri Harran Gastronomi Okulu’nun başında da Ebru Baybara var.
160 kadın kaydolmuş okula. Şimdi bu kadınlar, Harran’daki mülteci kamplarında yaşayanların, bölge halkının yemeklerini unutmasına karşı mutfak envanterinin çıkarılmasını sağlıyor, yemek yapmayı, ürün yetiştirmeyi öğreniyor. Hatta İstanbul’a gelip Eataly’de İtalyan şef Cladio ile İtalyan yemekleri bile öğreniyorlar.
Ağustos sonrası 24 ton biber işleyip biber ve domates salçası, isot, pul biber yapmışlar; biber tarımına da başlayacaklar. Hatta Harran’da isot fabrikası açılıyor.
“En büyük sorun göç. Bölge halkını orada tutmayın ve iyi yaşatmanın yollarını bulmalıyız” diyor Ebru.

Ayşe Tükürükçü Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan
Ayşe Tükürükçü Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan

ÇATIR ÇATIR, DÜMDÜZ ANLATIYOR

Ayşe Tükrükçü, bir ‘gurbetçi’ kızı. 7 yaşına kadar ailesi Almanya’da, kendisi Antep’te yaşamış. Ailesi onu yanına aldığında ise hem amcasının taciziyle, hem de aile içi şiddetler karşılaşmış. Ailesinden alınıp yetiştirme yurduna verilmiş. İlk eşi onu 26 yaşında geneleve satmış, yıllar sonra bir müşterisiyle evlenip çıkabilmiş genelevden. Sonrasında da başka hikâyeler, başka zorluklar.
Sokakta kalma, hastanelerin acil servislerinde yatma, hasta bakıcılık, bulaşıkçılık derken Şefkat-Der gönüllüsü olmuş Ayşe Hanım. O, Taksim civarındaki evsizlere her gece çorba dağıtan ‘Çorbada Tuzun Olsun’ kampanyasının kurucularından.
Yani, hani derler ya ‘dile kolay’! Dile bile kolay değil.
Çat-tır çat-tır, dümdüz anlatıyor yaşadıklarını. Salondaki dünyaca ünlü şeflere “Evsizlere yemek verecek, onları ve genelevden çıkmak isteyenleri çalıştıracak bir lokanta açacağım. Var mısınız desteğe diyor?”

Ayşe Tükürükçü
Ayşe Tükürükçü

YANIT ALINAMAYAN SORU

Tema ‘geri vermek’ ya… Özetini bile dinleyince, “Hayat Ayşe Tükrükçü’ye ne verdi ki, o geri vermek istiyor?” diye düşünmüyor değil insan.
“Bana kimse bir tas çorba vermedi, ama ben vereyim” diye başlamış işe, şimdi bir ekipler.
Berkan Çelik aslen mimar, o da proje için çalışıyor. 8 aylık bir çocuğu var, fark etmez geceleri çorba dağıtıyor, evsizler için giysi toplanmasına aracı oluyor. İstanbul’daki 10 bin evsizin yaşadıklarını anlatmak ve yardım almak için her ama her gün aile bakanlığana, valiye, belediye başkanına yazıyor ama yanıt alamıyor.

 

DÖVMESİNİ YAPTIRMIŞ: MAZERET YOK!

Geçen haftanın tüm ağırlığının ardından, cesaret, umut ve ilham verici gerçek hikâyelerle “Ben ne yapabilirim?” sorusu bir kez daha girdi aklımıza.
Ayşe Hanım ve ekibiyle çorba da dağıtacağım, ‘Ebru Başkan’ nasıl isterse öyle yardım etmeye çalışacağım.
Dünyaca ünlü şef Massimo Bottura’nın bizlere gösterdiği taze dövmesinde yazdığı gibi; Mazeret Yok!

 

  • Bu yazı 8 Kasım 2016 tarihinde Nilay Örnek’in Sözcü/Şık’taki köşesinde yayımlanmıştır.