Ay mı burası?
Sadece bir yurtdışı seyahati… Bir his var; rahatlık ve iyi his veren, Türkiye’de aslında ne kadar yüklü olduğumuzu hissettiren. Üzerimde ağır bir zırh taşıdığımı fark etmiyormuşum da almışlar gibi. Ay mı burası?
Burada daha hafifim ama kendi dünyamda daha ağır olduğumun da farkındayım!
Euro, dolar, sterlin de fırladı ya; karar aldık iş olmadıkça yurtdışına bir süre çıkmayacak Anadolu’yu gezecektik. (Wikipedia’da sayfalardan sayfalara atlamanın rahatlığıyla coşarken, her etiketle sayıyı 5 ile çarpmak ……)
“İl il Türkiye’ye” oldu hayatımız; iyi de geldi açıkçası, çok şey öğrendik, biriktirdik.
İki gün önce ise baya hasta olmama rağmen, iki İspanyol, bir İsrailli arkadaşın “Hadi hadi”siyle İspanya’ya geldik.
Bir dönem çok ağır geçirdiğim “yaşamak için yurtdışına gitme-gelme” gel-gitlerinde sonunda Türkiye’de kalmanın ağır bastığını düşünüyorum uzun zamandır.
Ancak geçenlerde 140journos’un hazırladığı yurtdışına giden gençlerle ilgili belgeseli izledim; iki şey aklımda çokça kaldı 1- Biri, “Sonbaharın da bir rengi varmış yahu, İstanbul’da anlamazdım” diyordu. 2- Başka biri de “Türk dizilerine sesini kısıp bir bakın saatlerce gülen yüz göremezsiniz. Senini açın gerilimli müzikler, konuşmalar. İstanbul’da kaslarım bile yorulmuş” gibi bir şey…
Üzerine ilk gece Barselona’da, hep geldiğimiz hiç turistik olmayan kalabalık restorana oturduk. “Mekânın sesi o kadar güleçti ki…”
Şakalaşmalar, buluşmalar, sarılmalar, kahkahalar… Tüm masalar.
Sokaklar, kıyafetler, renkler…
Bir his var; rahatlık ve iyi his veren, bizim de aslında ne kadar yüklü olduğumuzu hissettiren.
Üzerimde ağır bir zırh taşıdığımı fark etmiyormuşum da almışlar gibi.
Burada hiç mi ekonomik, politik, insani dert yok? Var.
Ama hissedilen sıcaklık farklı.
Çok acayip…
Hissediler ağırlık farklı.
Ay mı burası?
Burada daha hafifim ama kendi dünyamda daha ağır olduğumun da farkındayım! Peki oran 6’da bir mi; bilmiyorum…
Çok acayip.
Bu his nasıl resimlenir ya da fotoğraflanır ya da adı var mıdır; bilmiyorum.
- 10 Mart, Barselona