
‘Yeniden’ Çiçek Pasajı’yla olur mu?
Olur ama nasıl olur?
8 Şubat’taki ‘Yeniden Çiçek Pasajı’ etkinliğine ben, bu defa bir sahip çıkma hissiyle değil, eğlenmek için gideceğim. Dümdüz, kılçıksız eğlenmek için…
Belki de ihtiyacımız olan, belki de mekânı yeniden o mekân yapacak olan budur:
‘Yeniden’ eğlenmek!
‘Yeniden’ gülmek, ‘yeniden’ birlikte aynı şarkılara eşlik edebilmek.
İlk önce haberi verelim; 8 Şubat’ta, yüzlerce kişiyi Beyoğlu’nun klasik mekânında ağırlayacak bir dev etkinlik var: Yeniden Çiçek Pasajı.
Ne zaman Çiçek Pasajı’nda bir etkinlik olduğunu duysam, bu, bana içten içe bir ‘sahip çıkma’ ihtiyacının hissedildiğini düşündürür.
Ne de olsa pasajla ilgili yazılan tüm hikâyeler özlem dolu bir nostaljiyle açılır; Beyoğlu’nun tiyatrosuz düşünülemediği bir döneme, 1800’lü yıllara gider, Naum Tiyatrosu’yla başlar, büyük yangınla devam eder, ona yeniden ismini veren çiçek satış ve açık artırma yeri oluşuyla sürer… Görkemlidir Çiçek Pasajı, fotoğrafik, etkileyici…
Ama unutulmamalıdır ki, her mekânı şekillendiren insandır.
“Çiçek Pasajı’na biraz da oradaki işletmeler, çalışanlar sahip çıksaydı. Keşke orada hep iyi hissetseydim kendimi. Hep güzel yeseydim, hep düzgün hesap ödeseydim. Aydın Boysan’lı Sev İç ve birkaç gazete ekibi buluşmam dışında orada onlarca güzel anım olsaydı” demeden edemem ben.
Belki hatalıyım; ama çok kişinin benim gibi düşünüp hissettiğini bilirim.

Ama bir taraftan da ben de kadehimi umutla gelecek güzel günlere kaldırmak, Beyoğlu’nu, İstiklâl Caddesi’ni, buradaki tarihi binaları, eski kırtasiyeleri, meyhaneleri, yer karolarını, barları, pasajları, sinemaları, terasları benim kadar binlerce kişinin daha içtenlikle, doğallıkla sahiplendiğini hissederek, hatta bunu aklımdan bile geçirmeyerek eşlik etmek istiyorum şarkılara.
“Ah vah”ımızla mı yaşayacağız, nostaljilerimize mi tutunacağız, Beyoğlu’ndan kopacak, Çiçek Pasajı’na küstüğümüzle mi kalacağız?
Tabii ki hayır! Yeniden eğleneceğiz!

MEZE TEPSİSİ İŞİ BİLENLERDEN
Etkinliğin 150 TL’lik biletleri çıkar çıkmaz tükenmiş.
Gecede rakı, iyi meze ve güzel müzik ön planda; tıpkı Çiçek Pasajı’nda normalde de ön planda olması gerektiği gibi.
Genç ve tanınmış, yetenekli şefler kuruyor meze tepsisini;
Esra Acar Koç’tan tarama, Fatma Yıldırım’dan kan portakalı soslu kuzu ciğeri ve humus, Gamze Kurtulmuş’tan rezene tohumlu lakerda, Serra Beklen’den mandalina turşulu fava, Tayfun Gökşin’den sardalya ançüezi, Ceren Tekşen’den baharatlı dana dil ile mercimekli börek, Deniz Temel’den Urfa usulü sulu çiğ köfte olacak sofralarda…19.30’da başlayacak gecede müziği Gaye Su Akyol ile Güntaç Özdemir yapacak.

GAYE SU AKYOL DOKUNUŞU
Ben de bu bilgileri biraz bakınarak öğrendim.
Herkes bir yana Gaye Su Akyol’a özellikle takıldım.
Ben bilmezdim ki o, ressam Muzaffer Akyol’un kızıymış. Kâh Yakup’ta, kâh sokak aralarında, kâh yılların çerçevecisi Timurlenk’te rastlaştığım, Beyoğlu’nu bir gün birlikte gezmek isteyeceğim Muzaffer Akyol’un kızı…
Bu bana gösteriyor ki, Gaye de bir Beyoğlu çocuğu; emin olmak için bir ‘gugıllama’ yapıyorum.
Çınar Oskay’ın Hürriyet Hafta Sonu ekleri için hazırladığı muhteşem Beyoğlu dosyasına dalıyorum, şöyle diyor Akyol:
“İlk gençliğimizde İstiklal’e çıktığımızda kendimizi özgür, mutlu ve rahat hissederdik. Hayatla, insanlıkla bağlarımız güçlenirdi. Yaşamak için heves duyardık. Genç nüfus elinden gelen her şeyi yaptı. Bundan sonrası ‘siper olmak’. İstiklâl Caddesi için, Beyoğlu için, Türkiye için. Ayağımızda taşlarla dibe batacağız, sonra çıkacağız.”

Bu sözler bana, bir medya haberi için görüş aldığım Ümit Alan’ın şu sözlerini hatırlatıyor:
“Ben hafta sonu ilavelerinin eskisinden daha güçlü döneceğini düşünüyorum. Ancak ilave olarak değil ana gazete olarak. Ve bunu ‘Basılı gazetenin canı cehenneme‘ diyenler yapacak. Önceden basılı gazeteleri bilenlerin onları özlediği, hiç görmeyenlerin de orijinal bulacağı kadar süre geçmeli bu söyleyeceklerim için. Plakların dönüşü gibi.”
Belki Beyoğlu için de o dönem gelmiştir ya da çok yakındır. Çünkü bu semt için ihtiyaç duyulacak süre her yerden daha kısadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, dünya döndükçe namı yürüyesi şaheseri Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde dediği gibi;
“Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… Bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!”
Çiçek Pasajı, yeniden çiçek gibi olacaksa bu da insan mevcudiyetiyle, insan kararlılığıyla mümkün.
Beyoğlu’nda yaşıyorum, onu her zaman seven insanlardan olacağım; ama Çiçek Pasajı’na bu defa sahip çıkmaya değil, önyargılarımı bir kenara atıp eğlenmeye gideceğim.
Belki de ihtiyacımız olan, belki de mekânı yeniden o mekân yapacak olan budur:
‘Yeniden’ eğlenmek!
‘Yeniden’ gülmek, ‘yeniden’ birlikte aynı şarkılara eşlik edebilmek.
4 Şubat 2019, Beyoğlu
- Bu arada zamanında Burak Boysan ve onun Facebook arkadaşlarıyla yaptığımız ve şimdilerde yenileme planlarında olduğumuz “Beyoğlu’nda her şeye rağmen gidilebilecek yerler listesi” adlı pek okunan, çok paylaşılan dosyamızı da bu vesileyle şuraya koyayım.