‘Türkiye’nin daha fazla fanteziye ihtiyacı var’

Dergi yazıları, DERGİ/GAZETE, Moda, Portre, Resim, Sanat

Biri Türk, diğeri Hollandalı iki genç kadın. Dünyaca ünlü pek çok firmaya, birer ‘kültür tasarımcısı’ mantığıyla ‘imaj couture’ görsel tasarlıyor, her sene, güzelliği kadar mesajlarıyla da dikkat çeken bir görsel koleksiyon oluşturuyorlar. Türkiye’de yurtdışından çok daha az tanınıyorlar. Ama siz onları tanıyın! İşte Pınar ile Viola…

viola pinar

Adı Pınar Demirdağ; Avrupa’nın ‘tasarım cenneti’ kuzey ülkelerinde bile dikkat çeken bir Türk tasarımcı.
O, IKEA’ya tasarım yapan İlk Türk. 2017 yazından itibaren pek çoğumuz, o ve ortağı Viola’nın tasarladığı desenlerin altında rüyalara dalacak, onlarla yolculuklara çıkacağız.
Ama bu, onlar için ilk değil, son değil; çok sıra dışı da değil. Çünkü onlar yavaş yavaş dünyaca ünlü pek çok firmayla çalışıyor, Avrupa ve ABD’de pek çok yere davet ediliyorlar. Eserleri müze (ABD’nin New York kentindeki New Museum ile Hollanda’daki Stedelijk ve Cobra müzeleri örnek) ve özel koleksiyonlarda yer alıyor.
Son olarak ‘Healing Prints’ (İyileştiren Desenler) adlı ‘imaj serileriyle’ ses getiren Pınar ile Viola, ‘Digital Couture’ ve ‘Image Couture’ gibi pek de alışık olmadığımız iki kavram üzerine çalışıyor. Hayallerini, tepkilerini, bilgi ve eğitimlerini dikkat çekici görseller tasarlamak için kullanıyorlar.
Coşku ve enerjileriyle, yaptıkları işler aracılığıyla dünyayı daha iyi bir yer yapacaklarına yürekten inanıyorlar. İlginç olanı, onlarla tanıştığınız an, sizi de buna inandırıyorlar.
Biz de merak ettik…
Kim bu iki genç kadın? Nasıl bir araya gelip, nasıl ilerlediler? ‘Digital Couture’ ya da ‘Image Couture’ nedir? Tasarım, sanat, moda ve imajlar dünyasında neler oluyor? Tüm bunlar, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için nasıl kullanılabiliyor?
Hem de bir dış bakışla yaptıklarını anlatmaya çalıştık, hem de ‘içeriden’ bilgi aldık; Pınar Demirdağ ile konuştuk.

pinarviola-lemonde

SORU SORAN GÖRSELLER

Pınar Demirdağ 31, Hollandalı ortağı Viola Renate ise 34 yaşında.
Paris’te Pınar&Viola adlı bir marka altında, ‘desen tasarımı’ yapıyorlar. Her yıl ‘görsel koleksiyon’ çıkarıyorlar. Ve siz o deseni alıp çeşitli koleksiyonlarda kullanabiliyorsunuz.
‘Couture digital’ adı verilen sanatı, bir ‘kültür tasarımcısı’ mantığıyla yapıyor; günlük hay-huylarda çok uç gibi duran, ama aslında önemli olan sosyo kültürel olaylar üzerinden ‘yürüyorlar’.
Yani onlarınki bir felsefesi ve derinliği olan, ‘konulu görseller’!
“Sevmek ne demek, çoklu sevgi-poliamori (tarafların bilerek girdiği çok kişili ilişkiler.), politik seks skandalları, internette sevgi ne demek, başörtüsü ne demek” ele aldıkları konulardan bazıları.
Politik seks skandalları konulu bir havlu seti ya da ‘gelecek tipi aile, poliamori’ üzerine bir seramik set; ilginç yani…

FamilySpecial-HomeGardenLoft-1front

SADECE GÜZELLİK YETMEZ

7 sene önce tanışmışlar.
Viola, aslen ikisi de öğretmen olan bir sanatçı anne ile çoklu medya uzmanı bir babanın kızı. Pınar ise iş kadını bir anne ile iş adamı babanın çocuğu.
İkisi de tanışmadan önce grafik tasarım okumuş; Pınar Fransa, Viola Hollanda’da.
Pınar, daha önce İstanbul’daymış; Saint-Joseph Lisesi mezunu.
İkisi de okullarında görsel olarak çarpıcı, çekici işler yapmayı öğrenmişler fakat, ‘güncele değinmeyen, sosyo kültürel olarak insanlara dokunmayan güzel görselli işler’, ikisine de sığ gelmeye başlamış.
Viola, okulun ardından Paris’te bir sene çalıştığı ajansı, Pınar da Fransa’daki okulunu yarıda bırakıp aynı okula, Amsterdam’daki Sandberg Instituut’a başlamışlar.
Pınar, “O ana kadar bildiğiniz her şeye bir format atıyorlardı sanki… Sosyal hayata, politikaya dokunan sanat ve tasarım fikirleri filizlendiriyorlardı insanın zihninde” diye anlatıyor okulu.
Pınar ile Viola, tasarım bölümünde, bir sene aynı sınıfta, birbirleriyle hiçbir ilişki kurmadan okumuşlar. Birkaç kelimeyi geçen ilk muhabbetleri, Berlin’e yapılan bir okul gezisinde Pınar’ın baktığı kahve falıyla başlıyor. Pınar o falda, Viola ile isimlerinin bir araya geleceğini görüp söylüyor. Durumla dalga geçiyorlar ancak, 4 ay kadar sonra bir okul projesinde birlikte çalışmaya başlıyorlar.

unnamed

ÜTOPİK KAOS

İlk işbirliklerini şöyle anlatıyor Pınar:
“Şovun adı Utopian Grids’di (Ütopik Şebekeler/Sistemler). Öğrencilerden gelecekteki zorlama, baskı, bilimum kentsel ve politik sistemleri görsel olarak canlandırmaları istendi.
Ben ve Viola, negatif olarak başlayan bir senaryoya katkımız olsun istemedik. İşimizin adına da Utopian Grids yerine Utopian Chaos (Ütopik Kaos) diye bir başlık koyduk. Şu anda yaptığımız gibi gelecek için açık fikirli, görsel olarak çekici ütopik bir senaryo kurduk. ‘2100’de tüm Avrupa birleşip, birbirini kabul edip, Eropolis’e dönüşecek’ dedik! Mesajlarımızdan oluşan tişörtler yapıp, çingene sokak satıcıları tuttuk. Onlar da sergi alanına girerek ‘gelecekten gelen’ bu tişörtleri satmaya başladı. Şampanya içen kesim ilk önce rastalı, pasaklı sokak satıcılarının sattıklarını almak istemezken bunun bir sanat performansı olduğunu öğrenince bu tişörtleri kapış kapış aldılar.
Bu bizim ilk birlikte projemizdi; şu an da hâlâ bizim bir nevi anayasamız. O projeyle ortaya koyduğumuz ideoloji, performans ve tasarımları bugün sadece daha büyük boyutlarda, farklı ülkelerde, farklı sektörlerden dünyaca ünlü markalar ya da kişiler için yapıyoruz.”

capitalism-montage

SİNAGOG CAMINDAN VİDEO KLİBE

İlk işleri Hollanda’daki bir sinagogun vitray camlarının tasarımıymış.
İşler birbirini kovalamış. Bloomberg Businessweek’teki bir makale için yaptıkları illüstrasyon çok beğenilmiş olacak ki, o dönem derginin sanat yönetmeni olan Richard Turley, aynı titr ile MTV’ye geçince onlardan bir çalışma daha istemiş. Hani MTV’de, klipler arasında çıkan o efsanevi/renkli videolardan. Tabii onlarla büyümüş iki genç kadın için böyle bir şey tasarlamak bir hayal gibi. Aynı şekilde Adidas’la da çalışmışlar. Türkiye’de de Seranit için önemli bir desen çalışması yapmışlar.
Pınar Viola’nın işleri arasında video klipler de var. Amerikalı DJ, müzik prodüktörü ve söz yazarı Diplo ve Hollandalı müzisyen

Sofie Winterson klibinden
Sofie Winterson klibinden

örnekleri. Eyfel kulesinin dibinden, Saint Michel Çeşmesi’nin içine, Paris sokaklarını çöpler ve plastiklerle doldurdukları, Winterson’u o çöpler içinde hazine arayan bir maceraperest, şehir avcısı gibi gösterdikleri klip de baya konuşulan işlerinden. Riskli, başına buyruk, cool ve farklı.
“Daha iyi bir arkadaş, yönetici ve tasarımcı olmayı öğrendim ama para kazanmayı öğrenemedim” diyen Pınar Demirdağ, 6 ay kadar önce bir formül bulmuş. Bir iş geliştiriciyle, bir de sergi-konferans menajeriyle anlaşmışlar. Biri müşterilerle, diğer kişi de küratör ve müzelerle ilişki kurunca onların daha çok vakti kalmış.

IKEA 2017 desenlerinden biri.
IKEA 2017 desenlerinden biri.

DÖRT DEĞİŞİK DÜNYA

Pınar ile Viola, 1 yıl önce Ikea’nın yaratıcı tasarım ekibinin başındaki Henrik Most’tan “İşlerinizi beğeniyoruz, bizim için de tasarlar mısınız?” diyen bir e-posta alıyor. Dört değişik dünya istiyor Ikea onlardan “Ormandaki mistik canlılar, güzel alien (yaratık), ‘the bird and the bees’ (Bu İngilizce’de çocuk dilinde sevişmek için kullanılan bir terim; aganigi yapmak misali), Gaudi seramikleri ile bir arada alien zürafa. Pınar ile Viola’nın tabaktan çarşafa, çantadan tişörte pek çok tasarıma can veren desenleri 2017 yazında tüm dünyada satılacak.

Favori - PinarViola-for-IKEA-eyes-bag-design

NAZAR BONCUĞUNUN GÖZÜ

Bakış açılarını anlatmak için, bu tasarımları nasıl tarif ettiklerine dinlemek lazım… İkilinin yeni desenlerindeki baskın olan ‘gözler’in çıkış noktası nazar boncuğu. “Nazar boncuğuna o kadar anlam yüklüyoruz, ondan o kadar çok şey bekliyoruz ki… Bu sefer biz ona bir şey katmak istedik, onu doğaya sokmak istedik” diyor Pınar. Yeni tasarımlarıyla uzaylılardan, mitolojik canlılara, hayvanlardan kült objelere pek çok şeyi kucaklamaya çalıştıklarını söylüyor. “Bu çarşafın altında uyuyorsan başkalarını da kabul ediyorsun” diyor.

S8_PV-opbouw04

TÜRKİYE KOLEKSİYONERLERİ

Mesela başörtüsü; onlar için politikacıların elinde çekiştirilenden öte bir mevzuu. Bu ‘özel alana’ farklı baktıkları Diva Opaque (Gizemli Divalar) adlı bir koleksiyonları var. Özel alan özel olmalı! Çarpıcı bir dizi fotoğrafları var ve onlar bir dolabın içinde… Diva Opaque adlı koleksiyonu Mustafa Taviloğlu (bknz. Mudo) almış.
Bu fırsattan istifade “Türkiye’de ne kadar tanınıyorsunuz?” diye soruyorum.
Türkiye’de çok tanındıklarını düşünmüyorlar. Sergi, konuşma ve işbirliği teklifleri daha çok ABD ve Avrupa’dan.
dDf (Dream Design Factory) adlı yaratıcı bir firmanın kurucusu olan Arhan Kayar onlar için önemli.
Onları kimse tanımazken Kayar, iki koleksiyonlarını da almış; ‘Scandal Aqua’ ve ‘Polyamory limoges’ tabaklarını… Türkiye’deki ilk sergilerini de Pilevneli Project sergi alanında yapmışlar, Murat Pilevneli ile çalışmaya devam etmek istediklerini de belirtiyorlar. ‘Çok yönlü’ bir yaratıcı adam olan Levent Erden ile şirketiyle Türkiye’deki menajerleri de olan arkadaşları Tuba Ünsal onlar için önemli.

pinar_viola

MODA ÖNEMLİ ÇÜNKÜ…

Peki, grafik tasarım temelli bu iki kadın sanatçının modaya odaklanışı nasıl olmuş? “Sandberg Instituut’te okurken modanın, sanatın pek çok dalından daha fazla dikkat çektiğini, yüceltildiğini ve manşetlere çıktığını düşündük. Moda geleceğin koleksiyonlarını gösteriyor, yarının anahtarını elinden tutuyor, 7’den 70’e her kültürle bir şekilde bağ kurabiliyor, çünkü öyle ya da böyle hepimiz giyiniyoruz. Moda giysilerden öte ve hatta özellikle, bir fikir! Biz de modanın karizmasından yararlanıp pozitif mesajlarımızı büyük kitlelere ulaştırmanın üzerinde durduk, o zaman da ‘digital couture’ ve düzenli olarak image koleksiyonları çıkarma fikri doğdu”.

‘ŞİFA HEPİMİZE LAZIM’

“Moda tasarımcılarının çıkardığı koleksiyonlar misali stüdyomuz da geleceğin özlemleri, görselleri, trend ve kavramları üzerine imaj koleksiyonları çıkarıyor.
Koleksiyonlar genellikle güncel sosyokültürel konulardan ilham alıp, yarının arzularına hitap ediyor.
Bu senenin konusu ise şifa, iyileştirmek… Batı’nın şu günlerde şifaya çok ihtiyacı var. Politik nedenlerle oluşan baskılar, terör, yozlaşma, doğanın alt üst olması, sağduyunun azalması gibi durumlar… Ve bunlara karşı bireylerdeki uyanma, farkındalık ve insanların kendi kişisel gerçekliklerini yaratmak için ortaya çıkardıkları dünyalar. Biz de bu yeni bilinçten esinlenerek bir ‘Healing Prints’ yani ‘İyileştiren Desenler’ koleksiyonu yapmak istedik” diyor Pınar.

PinarViola-for-IKEA-04

İSTANBUL’A DA GELECEKLER

Üç ay içinde 5 büyük sergileri var. Eylül ayında New York’ta 2 farklı sergi alanında, kasımda Paris’teki UNESCO binasında… İki sergileri de İstanbul’da olacak. İstanbul’daki sergi ile iki konuşma, İstanbul Tasarım Haftası’nda, hem IKEA ile hem de ‘Healing Prints’ için yapılacak.

‘TÜRKİYE’NİN FANTEZİYE İHTİYACI VAR’

Pınar, “Türkiye ile ilgili bir koleksiyon yapsan nasıl bir şey olur?” sorusuna“Büyük bir ihtimalle eğitim üzerine olurdu. Şifa, eğitimde. Eğitimi, öğretmen olmayı ilgi çekici bir hale getirecek bir koleksiyon…” yanıtını veriyor.
Pınar’a, Viola’yla birlikte yaptıkları TExReset konuşmasının ana teması olan ‘Kendi uzmanlığını yaratmak’ konusunu soruyorum.
“Müthiş bir şey; bir hayal kuruyorsun ve o hayalin gerçek olduğuna inanıyorsun. Bence ona inanman için de çevrendeki pek çok şeyden rahatsız olman gerekiyor. Biz de moda, medya ya da politikanın manipüle ettiği görsellerden kendimizi korumak icin, rengarenk, manalı ve çekici bir hayal dünyası yarattık. Ve bu enerjimiz bizi bu hayale inanan başka insanlarla tanıştırdı. Kendi uzmanlığını yaratmak fanteziyi biraz işin içine katmak bence. Eğer fanteziyi işinin ana öğesi haline getirirsen hep genç, hep çocuksu kalabiliyorsun bana göre. Ve bence Türkiye’nin şu an hiç olmadığı kadar çok fanteziye ihtiyacı var.”

***** NEDİR BU ‘DİJİTAL COUTURE’ DENİLEN KAVRAM? http://wp.me/p79ANb-xL

***** Bu yazı Nilay Örnek tarafından Tempo Dergisi’nin Ağustos 2016 sayısı için hazırlanmıştır.

**** Bu konudaki ilk gazete yazısı için http://wp.me/p79ANb-p1