‘Ne kursu! Doğa öğretiyor’

Doğa / Çevre, Gastronomi, Gazete yazıları, Seyahat, Türkiye halleri

“Üzümlü’ye de git” dedi, Fethiye’de yaşayan arkadaşım. Oraya gidersem antik Kadyanda Kenti’ni görebilir, çok güzel bir köy meydanından geçebilirdim. Yaptım da bunu!
Yeşil Üzümlü, Fethiye merkezden 18 kilometre uzaklıkta, deniz seviyesinden 600-700 metre yüksekte. Çevresine birkaç bisikletin, motorun bırakıldığı dev bir ağaç, kahvehane, kapı önünde muhabbete dalmış kadınlar… Köy gibi köy.
Burası Fransa’dan Japonya’ya gönderilen yabani mantarların, doğa gözlemcilerini etkileyen orkidelerin merkeziymiş meğer. Baharda çok güzelmiş. Kuzugöbeği mantarının da şenlikleri yapılıyormuş.
İngilizler köyü keşfedince ‘yöresel’ azalır olmuş. Ama hâlâ, buraya özgü ‘Dastar’ adlı kumaşı üretiyor kadınlar.

Mantar şinitzel. Fotoğraf: SİNAN HAMAMSARILAR
Mantar şinitzel. Fotoğraf: SİNAN HAMAMSARILAR


BAHÇEDEN SOFRAYA

Arkadaşım Emre Karabacak’ın ailesi, bir zamanlar kamp yeri de olan, şimdilerin sakin oteli 28 yıllık Yonca Longe’ın sahipleri. Fethiye’de deniz kenarında caretta carettaların uğradığı, gündüz baya çok sayıda tavuk, horoz ve ördeğin ortalıkta gezdiği, gece sıcak kuma ayağınızı basarak mum ışığında yemek yediğiniz sakin bir yer. Çevrede büyük oteller yapılmış. O otellerin iskeleleri de var, gecenin her saati bitmeyen müzikleri de… Ama carettalar için ışıksızlık en iyisi. Emre’nin annesi Hatice Hanım ile babası Şaban Bey, çevreden, bahçeden malzemelerle yapıyor yemekleri. ‘Bahçeden sofraya’ yemek yapan başka yerler de sorduk.
Emre bizi Dikencik Evleri’ne, Üzümlü’ye gönderdi. 8 evi olan, ağırlıklı olarak yabancıların tercih ettiği eşsiz sakinlikte ve doğa içinde bir yer. İstanbul’dan oraya yerleşmiş Ayşe ve Cengiz Genç çifti işletiyor orayı. Orada kalmayanlara yemek servisi doğal olarak yok. Ama arkadaşın arkadaşıyız ya (ne gazeteciyiz, ne kral, ne kraliçe)… 9.50’de aramışlar, Ayşe Hanım da söz vermiş bulunmuş, hazırlığı da yok, bahçeden ne bulursa yapmış. Öğlen 1’de oturulan sofra İstanbul’da ‘milyon dolarlık’tı!

 

Tomotillo. Fotoğraf: SİNAN HAMAMSARILAR
Tomotillo. Fotoğraf: SİNAN HAMAMSARILAR

TOMATİLLO YEDİN Mİ HİÇ?

8 çeşit domates, çok farklı otlar, balıyla ve şifalı bitkileriyle ünlü, yakındaki bir komün köyünden alınmış tomatillolar (altın çileğin büyüğü gibi ama tadı çok farklı), neredeyse çiğ ya da bir sıcak suya batırılıp çıkarılmış sebzeler, üzerlerine güzel zeytinyağı. Aşağıdaki köyden alınmış keçi sütü ve kırmızı meyvelerle kefir… Mesela mantar şinitzel! Sofra, yaratıcılık için şef olmak gerekmediğinin kanıtı.
Yıllarca İstanbul’da ilaç sektöründe çalışan iki eski biyokimyacı, bütün bu doğa bilgisini nasıl edinmişler merak ediyorum. Ayşe Hanım “Çok kızıyorum öyle kurslara falan gidenlere. Gel buralarda Mehmet amca anlatıyor… En iyisini, en güzelini… Hem de bedava. Üstelik dal, kök, tohum da veriyor” diyor. Bu arada kendisi de bana tür tür domates veriyor ki, çekirdeklerini ekeyim.
Olay bu; doğa öğretiyor. Bilenlerden öğrendiklerimi size de anlatacağım.


* Bu yazı Sözcü Cumartesi’nde 27 Ağustos 2016 günü Nilay Örnek’in köşesinde yayımlanmıştır.