Merhamet yorgunuyuz…

Gazete yazıları, Hayata Dair, İlginç bilgi, İlişkiler, Sosyal psikoloji, Türkiye halleri

Biz istemesek bile ‘ayna nöronları’mız var; bilimsel olarak da birbirimizi anlamak kaderimiz! Ama neden anlamıyor, anlatamıyor, acımasızlaşıyoruz? Merhamet yorgunu, sevgisiz ve yalnız olabilir miyiz?

Aslında bu dönemde öyle değilmiş gibi görünse de, merhamete, empatiye yazgılı varlıklarız biz.
Birbirimize bağlıyız.
Hem de sadece aile bağlarıyla, Facebook’la, Twitter’la değil nöronlarımızla, sinir uçlarımızla da.
90’lardan sonraki en büyük keşiflerden biri ‘ayna nöronlar’…
Porno izleyenin uyarılmasının nedeni bu nöronlar, belki de porno endüstrisini ayakta tutan da onlar…
Ya da filmdeki kadın karakter tehlikede olduğunda sizin de gerilmenizin, o aldatıldığında üzülmenizin nedeni de onlar!
Arkadaşınız “Başım çok ağrıyor” dedikten sonra sizin de ağrı hissetmenizin, mutsuz birini gördüğünüzde onu hiç tanımasanız, başına ne geldiğini bilmeseniz bile üzülmenizin nedeni yine onlar…

BİRBİRİMİZİ ANLAMAK KADERİMİZ

Empatimizin kaynağı da bu nöronlar; dilin, dil yeteneğinin, bir şeyi öğrenmenin, güzel olanı tekrarlamanın ya da taklit etmenin kaynağı da ayna nöronların gelişmiş olması.
Yani otistik değilsek, seri katillerde görülen bir anomalimiz yoksa ayna nöronlara sahibiz ve birbirimizin mutluluğuna, acısına kayıtsız kalamayız.
Kısacası duygusal olarak istemesek bile fiziksel yapımız bu; birbirimizi anlamak kaderimiz!

SEVGİ GÖRMEYEN ÖĞRENEMİYOR

Ancak… “Siz ne zaman bu kadar acımasız oldunuz?” sıkça sorduğumuz bir soru artık. Peki neden? Bir yaşındaki bebek bile karşısındaki kişiye bakarak mutlu ya da dertli olduğunu anlıyor ve buna göre tepki veriyor da, biz neden aynısını yapmıyor, yapamıyoruz?
Neden bu kadar acımasız ve nasıl bu denli umursamaz olabiliyoruz?
İşte uzun süredir zihnimde gezen bu sorunun yanıtını Marka Konferansı’nda konuşan Psikiyatr Prof. Dr. Kemal Sayar verdi.
“Hepimiz merhamet yorgunuyuz” dedi Sayar, “Etrafımızdaki ızdırapların çokluğu bizi yordu. Bu yorgunluk normal tepkiler vermemizi etkiliyor.”
Bununla da bitmiyor.
Sayar’a göre “Sevgi görmemiş insan empati yapamaz” ve “Kayıtsızlık, en büyük zulümlerden biri.”
Sevgi görmemiş, bu duyguyu tatmamış, gözlemleyememiş insan sevmeyi de öğrenemiyor.
‘Ayna nöronlar’ bakarak hissetmemizi, öğrenmemizi sağlıyor; bu nedenle rol modellerimiz, öğretmenlerimiz, ailemiz, ülkemizi yönetenler, sürekli ekranlarda olanlar hepsi bizim kimliğimizde etki bırakıyor.

Eser: Miki Takahashi
Eser: Miki Takahashi

 

NARSİSTİK MERHAMET

Teknoloji de bizi vicdansızlaştırıyor. Yüz yüze olmadığımız insanlara karşı daha vicdansızız. Mesafe ya da aracılar ilişkiyi etkiliyor.
Sayar, bu noktada 2. Dünya Savaşı’ndaki askerleri örnek veriyor; yüz yüze geldiklerinde birbirlerini vuramayan askerleri…
Oysa bugün fiziksel olarak karşımızda görmediğimiz insanlara klavye delikanlılığı ya da trollük yapmak kolay.
Merhamet form değiştiriyor.
‘Narsistik merhamet’ sadece bize benzeyenlere karşı duyduğumuz merhamet. Herkes kendi kabilesini, kendi çevresini önemsiyor ve ona merhamet gösteriyor.

TEVAZU DEVRİMİ ŞART

Çözüme gelince…
“Kibre karşı tevazu devrimi şart” diyor Kemal Sayar.
“Hep istemek değil, dünyayı bulduğumuzdan daha iyi bırakmak için hesapsızca vermek de gerek. Egoları sessizce bir kenara bırakmak şart. Korku ve bilinmezlik ön yargı yaratıyor; konuşmak bilmek gerekiyor.”
Ama esas nokta şu: Biri kötüyken sen daha iyi olamazsın; ötekinin sızısını dindirmelisin.

* “Alın size yeni kavram: Merhamet yorgunu” başlığıyla 22 Aralık 2015 tarihinde Sözcü Gazetesi’nde yayınlanmıştır.