Kiminle arkadaş olmak istersiniz? Onunla isterdim…

Resim, Sanat, Türkiye halleri

Hafta sonu ekleri yaparken toplantılarda takıldığımızda ekibe sorardım: “En çok kiminle röportaj yapmak istiyorsunuz?
Bırakın imkanları, bırakın gündemi… Röportaj yapmak istediğiniz kişi; kim o? Ve neden? Ne sorarsınız?”
Çok enteresan yanıtlar çıkardı bundan bazen, bazen de bu sayede iyi röportajlar, konular…
Ben de “Şu, bu” önerirdim… Hâlâ kafamda acayip kişiler ve merak ettiğim şeyler vardır böyle… Bir gün bizim ekipten Mehmet (Özdoğan) bunu bana sordu: “Senin o kişin kim?”
O zaman fark ettim, birkaçı hariç benim ‘o kişilerimle’ röportaj yapma merakım yok.
Tanışmak, soru sormak, fotoğraf çektirmek mesela; hiç istemiyorum; ben bazı insanlarla baya yakın olmak, vakit geçirmek, ‘takılmak istiyorum’.
Yüksel Arslan da o kişilerimden biriydi.
Türkiye’de vasat hakim, onu, eserlerini az bildiğimiz, tanıdığımız, popüler hayatımıza sokamadığımız için üzgünüm. Ya da doğru cümle şu olabilir: Keşke onun gibi sanatçıların çok tanındığı, bilindiği, popüler olduğu bir ülke olsaydı bizimkisi…
Üzüldüm ölmesine, ‘yüksek zihnini’ yakından izlemek isterdim. Işıklar içinde yatsın.
Tanıyan bir arkadaşım yazmış, “Üzülme, o ardından üzülünsün istemezdi” diye…
E işte benim gibi ardından üzüntüden çok, iyi anmalar isteyen biri, onu ‘kaçırdığım’ için üzgünüm.

* 20 Nisan 2017