Kalkmaya çalıştığı anda yumruk yiyen boksörleriz
Olaysızlığa, terapiye ihtiyacımız var! ”Hayatını kaybetti”, “Öldü” demenin kibar yolu ama “Çaldırdın mı?”da olduğu gibi, mağdura da tedbirsizlik yükleyen bir şey değil mi? O çocukların ne suçu vardı? Bu travmalar kolay atlatılır mı?
“İnsanlar iyi hissetmek için öğreniyor, seviyor, sevişiyor, komşu saksıdan sardunya aşırıp köklendiriyor, yiyor, yediklerine dikkat ediyor, geziyor, anne-baba oluyor, göğe bakıyor, yazıyor, yüzüyor, yeşilin tadını çıkarıyor, koşuyor, içiyor, tutuyor, harcıyor, sarılıyor, alıyor, veriyor, çalışıyor, çok çalışıyor, doğuruyor, bakıyor, sabrediyor, izliyor…
Ama bu coğrafyada artık insanların iyi hissetmesini sağlayan her şeyin boşa gitmesi için birkaç saniye yetiyor.”
Yine aynı yerdeyiz!
Bir anne, bir düğünde, su almaya gidip döndüğünde 5 çocuğundan 4’ünün cesedini buluyor ise, “Dünyam bitti benim! Bir çocuğum kalmasaydı intihar ederdim” diyorsa, bana, bize söyleyebilecek çok bir şey kalmıyor.
Zaten çocukla çocuk öldürten teröristler de benim, bizim söyleyeceklerimizi beklemiyor; bizim kendi yolumuzu kendimizin bulması gerekiyor.
BİRİNE TEPKİ VEREMEDEN YENİSİ
Nasıl iyi olacağız, nasıl kurtulacağız?
Prof. Dr. Kemal Sayar, Suruç’un ardından “Matem daha ciddi yaşanmalıydı. Soma’dan sonra da bunu ciddi bir şekilde yaşayamadık” diyordu.
Üzerine neler daha gördük.
Hafif doğrulduğu anda tekrar yumruk yiyen bir boksör gibi inadına, ‘azalarak’ ayaktayız. İyi miyiz?
Perşembe-pazar tatile gidiyordum; gittim saldırı oldu, dönüyordum 29’u çocuk 53 kişi ölmüştü. Daha 9 aylık bebeğe tecavüze, yazar Aslı Erdoğan’ın tutuklanmasına yeterince tepki verememişken…
Herkes başka bir olaya tepki vermeye çalışırken, çünkü ancak birinin ucundan tutabilirken nasıl ‘birlik’ olabiliriz ki?!
“Hayatını kaybetti”, “Öldü” demenin kibar yolu biliyorum ama “Çaldırdın mı?”da olduğu gibi pasif, çalanın suçunu azaltan, mağdura da tedbirsizlik yükleyen bir şey değil mi? Oysa o çocukların ne suçu vardı? Ve bu travma kolay atlatılır mı?
‘YAS TUTMADAN OLMAZ’ DİYOR AMA
Doktor değilim ama ‘olaysızlığa’, aylarca sürmesi gereken terapilere ihtiyaç duyduğumuza adım gibi eminim!
Prof. Dr. Sayar, matemi laf kalabalığıyla geçirmemeyi, ideolojik tarafgirliklere savrulmamayı, analiz etmeyi, ağlamayı, üzülmeyi, biririmizin omzuna yaslanmayı tavsiye ediyor.
Darbe girişiminden sonra hemen herkese sordum, kimi haber seyretmeyi kesiyor, kimi kendini doğaya atıyor, kimi yemek, kimi heykel yapıyor. Çoğunluk, varsa çocuklarıyla daha çok vakit geçirdiğini söylüyor… Herkes, hasbelkader kendi yönünü bulmaya çalışıyor.
Oysa bu kadar ‘hazır’ toplu mezarın olduğu ülkede ruhlarımız gerçek barış ve huzura aç, bekliyor…
* Bu yazı Nilay Örnek’in Sözcü Gazetesi’nin Şık ekinde 23 Ağustos 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
* İllüstrasyon: Brandon Kidwell