
Hüznün içinde cesurca durabilmek diye bir şey varsa…
Şermin Yaşar’ın ‘Kaybetmek Bizim İşimiz’ alt başlığıyla yayınlanan öykü kitabı ‘Tarihi Hoşçakal Lokantası’ insanı insan yapan hüzünlerine ve kaybedişlerine incelikli bir bakış gibi
O bir cesaret; hüzne bakmak, hüznü anlatmak.
Bir başarı da; umutsuzluk, mutsuzluk tacirleriyle zıt köşelerde durup bunu yapabilmek. ‘İnceliklerden’ doğan, ‘kabullenişlerle’ yayılan ve yaşanılan bir hüzün var.
Yapımızda var, coğrafyamızda var.
Var ve görmek istemiyoruz kimi zaman.
Şermin Yaşar da, ‘Kaybetmek Bizim İşimiz’ alt başlığıyla ‘Tarihi Hoşçakal Lokantası’nda, o hüzünlere, o inceliklere, o kayboluş, kaybediş ve kabullenişlere, o insanlara, bizlere bakmış.
Pek de güzel anlatmış.
.
Sanırım yıllar yılı gazetecilik durumundan, aklım başka metinlerdeyken, istemediğim şeyleri çokça okumak zorunda kaldığımdan artık her okumanın zamanını keyfime bırakıyorum.
Kitabın yazarı yakın arkadaşım olsun, okuyayım diye gözümün içine baksın, bazen yine de olmuyor. Hakkında yazı yazmak zorunda olduğum metinlerin bile arasına kitap alıyorum.
Oysa Şermin’le kitaplarımız aynı dönemde çıkmıştı, onun sayesinde, onun kitabımla ilgili iki inceliğiyle tanışmıştık; okumalıydım.
Okumalıymışım.
Geçen cuma Kumlubük’te okudum; buluşlarıyla, bizi biz yapan inceliklerimiz, alışkanlıklarımız, saçmalık ve zayıflıklarımızla, tatlı hatırlatma ve buluşlarla dolu, içten ve bence biraz romantik de bir kitap.
Görüyorum ki bazı insanlar gerektiğinde hüzünde durabiliyor. Onun geldiğini bildiğinde ona dokunuyor, kokluyor, bakıyor, sarılıyor, anlamaya çalışıyor. Kendini de, durumu da böyle tanıyabiliyor.
Bazen kuş bakışı yapıyor bunu, bazen bakkal defterinden, bazen bir parktan ya da kahveden.
Bu bir cesaret, pek de yapamadığım. Dolaşarak, kaçarak, başka yerlere bakarak ağırlığını dağıtmak istediğim.
Başkalarının yaralarında çokça geziniyoruz da, kendimizinkilere ne kadar bakıyoruz?
Şermin, yakın dönemdeki gerçek kaybını da, belki de hepimizden farklı, ona yaklaşarak, canının yanmasını göze alarak, merakla, kabulle, isyanla, sevgiyle, ya da ne görürse orada onunla yaşıyor. Çocuklarıyla olabildiği, yalnız kalabildiği kadar.
İnsan Tarihi Hoşçakal Lokantası’nı okuyunca daha iyi anlıyor.
Bence de sence Şermin “Hiçbir öykü kitabı, Kuran-ı Kerimler içinde saklanan gazete küpürlerinden derlenenler kadar gerçek ve etkileyici olamaz”; belki de bu yüzden yeni öykün de pek güzel, yeni kitabın çok gerçek olacak.
Yazmak iyileştiriyorsa, bu sana olsun.
13 Ağustos 2018, İstanbul
Kitap 10 Ağustos 20018, Kumlubük, Marmaris
Tarihi Hoşçakal Lokantası – 176 sayfa, Doğan Kitap