‘Dijital Devrim’ kanatlandırır!

Gazete yazıları, Sanat

 

N harfinin çok geride olduğuna karar veren annem, cep telefonuna ismimi Anjelique olarak kaydetmem için ısrar etti geçenlerde! Bir de bunu reddettiğim için tatlı tatlı kızıyor. Niye itiraz ediyormuşum! :)
“Sana ‘daha akıllı bir telefon’ alalım” diyorum; “Sizin telefonlarınız gibi radyosuz olacaksa kalsın” diyor. Haberlere hâlâ ‘ajans’ diyen kim kaldı!
Sonra annemin akıllı telefonla yaşayabileceği maceraları düşünüyorum da… Bir ara da ‘sevket’ tuşuna takmıştı; Şevket adında birinin ona dadandığını sanıyordu. Yani işimiz zor.
Annemi geçeyim, ‘Çok teknolojiğiz, sosyal medya bizim işimiz’ havasında takılanların bile hakim olamayacağı şeyler yaşanıyor dünyada. Ve o ‘şeylerle’ süper bir buluşma sağlayan bir sergi var şu günlerde Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde: ‘Digital Revolution’ (Dijital Devrim).

Beni güvenlik ayırır!

Sergi, bugüne kadar Türkiye’ye gelen en kapsamlı sanat ve teknoloji birlikteliğini sunuyor. Eğer müzik, görsel efekt ya da teknoloji sektörünü takip ediyorsanız, tanışsam koşarak ellerini sıkacağım isimlerin işleri de var sergide. Chris Milk, William, Björk, Paul Franklin, Yuri Suzuki, Pasha Shapiro, Ernst Weber bunlardan birkaçı.
Hatta bugün dünyaca ünlü pek çok müzisyeni o seviyeye getiren dâhi Brain Eno’yu görsem öyle sarılırım ki, güvenlik bizi ayırır, öyle diyeyim!
Serginin en güzel yanı, tamamıyla sizi içine alması, oyundan oyuna süreklemesi.

Dileğin kelebeğe dönüşürse!

Bir grup kelebeğin uçuştuğu bir ekran, bir alan var. Gidiyor, oradaki mikrofonlardan birine dileğinizi fısıldıyorsunuz. (İngilizce olması tercih sebebi.)
Dileğiniz önce elektronik olarak bir el yazısıyla yazılıyor, sonra tırtıla dönüşüyor, siz elinizi ekranın altına koyup avucunuzda oluşan kelebeği diğerlerinin arasına bırakıyorsunuz. Sesinizin tonuna, o anki vurgunuza göre farklı renk ve desende kelebekler oluşuyor. Önce çevrede çok insan var diye ‘dünya barışı’ diledim; sonra şu anki halimizle daha iyi bir şey isteyemeyeceğimi düşünüp bu dileğimi adeta haykırdım. Kocaman, kırmızılı mavili bir kelebek oldu!

Teknolojik hayvan

Başka bir ekranda yağlı boya tablonuzu yapıyor, bir başkasında gözlerinizden dumanlar çıkarıyor, en eski teknolojik oyuncaklarımızla yeniden buluşabiliyor ya da 3D yazıcılarla yapılmış dev sanat eserlerine bakabiliyorsunuz. Teknolojiyle donatılan giysiler, elinizle yönetebileceğiniz ışıklı oyunlar, sizinle kurduğu ilişkiye göre yanıt veren duygusal bir teknolojik hayvan göreceğiniz eserlerden sadece birkaçı.

Evime alabilsem…

Üç mekanik, piramit şeklindeki enstrüman tarafından yapılan ve görsel efektle de çok etkileyen ‘The Pyramidi’ benim favori eserlerimden; müziği de çok güzel.
Ve kuşlar. Bir karanlık oda var; içinde dev ekran, yan yana üç ayrı bölüm ve önünde bir mürekkep havuzu. Ekranın önüne geçip ellerinizi simetrik olarak kaldırdığınız her seferde başka bir şey oluyor. Birinde vücudunuz kuşlara dönüşerek yok oluyor, diğerinde kuşlar sizi yiyor, bir diğerinde ise kanatlarınız oluyor. Kanatlanıp uçuyorsunuz. Üçü de -evet kuşların yemesi dahil- o kadar güzel bir his ki; böyle teknolojik ve sanal bir şeyin sizi o derece doğaya yakın hissettirmesine şaşabilirsiniz.
Avrupa’nın en değerli sanat merkezlerinden Barbican Centre’ın küratörü olduğu sergi Londra, Stokholm ve Atina’nın ardından 12 Haziran’a kadar İstanbul’da. Tavsiye edilir.

 

 

  • 26 Şubat 2016 tarihinde Nilay Örnek’in Sözcü gazetesindeki köşesinde yayımlanmıştır.