Geç Olmadan Eve Dön ve Ömer Lütfi Akad seyret!

Gazete yazıları, Sanat, Şehir, Sosyal psikoloji, Türkiye halleri

Şu günlerde İstanbul Modern’de, ince çalışılmış, üzerine çok düşünülmüş, bol okumalı eğitici ve bence eğlenceli bir sergi var: ‘Konutun Serüveni Üzerine Bir Sergi’ alt başlığıyla sunulan ‘Geç Olmadan Eve Dön’… (VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin ortak çalışması. VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi’nin 5. sergisi, Cem Sorguç’un küratörlüğünde konuta odaklanıyor.)
Sergi arşiv fotoğraf ve belgeler eşliğinde 19. yüzyıldan günümüze, lojmanlardan apartmanlara, konaklardan rezidanslara, kooperatiflerden afet konutlarına evlerimizi, yaşam şekli değişikliklerimizi gözler önüne seriyor. Tabii bir kez daha çok da hoş bir ‘bugünler’ tablosu çıkmıyor. Çünkü Bakırköylüler’in, İstanbul’da mahvedilen, denizi, göğü kapatan Ataköy sahilindeki bir duvara yazdığı gibi; ‘Nefes Almak İstiyoruz’ ve bugünün yapıları, bugünün kalabalığı buna izin vermiyor.

KENT DEĞİŞTİ ÇÜNKÜ…

İşte tam da o noktada yine aynı müzedeki Ömer Lütfi Akad sergisi anlatıyor her şeyi. Akad, filmini anlatırken şöyle diyor: “Göçler artık eskisine benzemiyor.. Gelenlerin hiçbiri büyük kentin ürküntüsüne kapılmıyor, kendini küçümsemiyor, değişmek, uyum sağlamak diye bir kaygısı yok. Atalarından gelen görgüleri onlara yetiyor. Giderek semt semt geldikleri yörenin mahallelerini kuruyorlar ve zamanla kent değişiyor kimse fark etmeden.”
Büyük üstat o kadar güzel özetlemiş ki; göçü o kadar iyi anlayıp anlatmış ki, Yozgatlı bir ailenin göç hikâyesini, Gelin’i hemen izleyesim geldi.


* Bu yazı Nilay Örnek’in Sözcü gazetesi Cumartesi ilavesindeki köşesinde 18 Haziran 2016 tarihinde yayımlanmıştır.